AIIII. Mekke’de nâzil olmuştur. 17 ayettir. Sûrenin esas konusu, ölümden sonraki diriliştir. Sûre, adını ilk ayette geçen “Târık” kelimesinden almıştır. Bismillâhirrahmânirrahîm. 1 – Göğe ve “Tarık’a” kasem ederim. 2 – Tarık, bilir misin nedir? 3 – O pırıl pırıl parlayan bir yıldızdır. 4 – Hiçbir kimse yoktur ki yanında bekçi bir melek bulunmasın. [13,11] 5 – Öyleyse insan neden yaratıldığını bir düşünsün. 6-7 – O, bel ile göğüs nahiyesinden çıkan, atılan bir sudan yaratıldı. Ayet metninde sulb ve teraib arasındaki nahiyeden çıkan bir sıvıdan sözedilir. Normalde sulb belkemiği, teraib ise kaburga kemiğidir. Erkek ile kadının üreme hücreleri bu bölgede yer aldığı için böyle ifade buyurulmuştur. Yoksa maksat, bu sıvının tamtamına nereden çıktığını bildirmek değildir. 8 – Onu ilkin yaratan Allah, elbette onu diriltmeye kadirdir. Allah insanın yaratılışını gözle görülmesi mümkün olmayacak kadar küçük bir hücreden başlatmaktadır. Bu safhadan, ana karnında hilkati tamamlanıp dünyaya gelmesine, bebeklik, çocukluk, gençlik safhalarını tamamlayıp olgunluk safhasına varıncaya kadar, binlerce tehlikelere karşı onu koruyup kollaması, onu ölümden sonra dirilteceğinin en kuvvetli delilidir. Aksi halde, Yaratıcının varlığını inkâr etmek gerekir ki bu da imkânsızdır. İnkârcıların “Kitaplar, yazan ve basan kimseler olmaksızın kendi kendilerine meydana gelmektedir veya dünyadaki bütün şehirler kendi kendilerine meydana gelmişlerdir” gibi hürafeleri öne sürmeleri gerekir. Bu deliliği de kabul edecek insan kolay kolay bulunamaz. 9 – Gün gelir, bütün gizli haller ortaya dökülür. 10 – O gün insanın ne bir kudreti, ne de bir yardımcısı kalır. 11-12 – Yağmur dolu göğe, bitkilerin çıkması için yarılan yere yemin olsun ki 13 – Bu söz, bu Kur’ân kesin bir sözdür, hakla batılı ayırt eden bir sözdür. 14 – O bir şaka değildir. 15 – O kâfirler, vargüçleriyle hile kurarlar. 16 – Ben de kurarım, yani hilelerini boşa çıkarırım. 17 – Öyleyse o kâfirlere biraz mühlet ver. [31,24] Onları biraz kendi hallerine bırak, yakında sana olan desteğimiz gelecektir. Tarık Suresi ve Bir Kur’an Mucizesi Bilim ilerledikçe Kur’an-ı Kerim’i daha iyi anlayabiliyor ve yeni yeni şeyler keşfediyoruz. Yine öyle oldu, bilimsel araştırmalar sayesinde Kur’an’daki Tarık suresinin bilinmeyen bir özelliği keşfedildi. [Haber] Teknolojideki ilerlemeler sayesinde artık uzaydaki cisimlerin sesleri kaydedilebiliyor. Konunun Kur’an’la olan ilgisine gelince; Tarık kelimesi Arapça’da bir şeye vurdu, birşeyi tokmakladı anlamına geliyor. Bu durumda Tarık suresinin Türkçe meali ise şöyle oluyor “Yemin olsun göğe ve Târık’a; o, gece gelene/o, tokmak gibi vurana/o, kapı çalana/o, çıkıverip de yürek hoplatana. Tarık, bilir misin nedir? O pırıl pırıl parlayan bir yıldızdır.” [Tarık Suresi 1-3 ayetler, bu sure 17 ayettir] Burada tokmak gibi vurana, kapı çalana ifadelerini aklınızda tutun. Şimdi bunun bilimle olan alakasına bakalım. Bilimin isanları Corot uzay teleskobu ile güneşe benzer üç yıldızın seslerini kaydettiklerini, bu seslerin kalp atışına benzediğini söylemişler. Yıldız sismolojisi adı verilen bu ses kayıt tekniği ile 100 ışık yılı uzaklıktaki yıldızlar bile gözlemlenebiliyor. Kalifornia Üniversitesinden Richard Rothschild, yıldızların hem içlerinde hem de dış kabuklarında benzeri sesler çıkardığını, bir güneş gibi olan nötron yıldızlarındaki patlamaların ardından parlak bir yıldız doğurduğunu söyleyen Rothschild sözlerini şöyle bitiriyor; “This explosion was akin to hitting the neutron star with a gigantic hammer, causing it to ring like a bell/Bu patlama nötron yıldızına dev bir tokmak gibi çarpıyor ve ardından zil sesi gibi ses çıkarıyor.” Şimdi Vikipedi’de şu kelimenin anlamına bakalım Pulsar İngilizcede “kalbin atması” anlamına gelen “pulsate” kelimesinden türetilmiştir. Pulsarlar, içinde bulundukları nebulaların çekirdeği ve kalbi hükmünde oldukları kadar, kalp atışları gibi muntazam fasıllarla ritimlerle uzaya radyo dalgaları gönderen nötron yıldızlarıdır. [Viki] Nötron yıldızındaki patlamalar Nötrondan ayrılıp ortaya çıkan yeni parlak yıldızlar
TEFSİR Sûrede vurgulanmak istenen hakikatleri beyân için iki şey üzerine yemin edilir Semâ ve târık. Semâ, sırlarına vakıf olmamız takatimizin ötesinde olan, ancak cüz’i bir şekilde görüp bilebildiğimiz gökyüzüdür. اَلطَّارِقُ tārık ise, bir aletle veya herhangi bir cisimle vurmak, çarpmak anlamına gelen اَلطَّرْقُ tark kelimesinden isimdir. Bu bakımdan ayaklarımızla vurup yürüdüğümüz yola, ayaklarını vurarak yola giden yolcuya ve geceleyin gelip gönül hoplatan ziyaretçiye “târık” denilir. Sonra bu mânadan hareketle her ne olursa olsun geceleyin ortaya çıkıp göze gönle çarpan her şeye hatta hayalî şekillere de târık denilmiştir. Sabaha yakın ortaya çıkan Sabah yıldızına da parlaklığıyla göze çarptığından dolayı bu isim verilmiştir. Nitekim burada onun “necm-i sâkıb” olduğu beyân edilir. اَلنَّجْمُ الثَّاقِبُ en-necmu’s-sâkıb, “delen yıldız” anlamına gelip ışığının kuvvetinden dolayı karanlığı deliyor gibi gözüken her parlak yıldıza denir. Bu kelimenin “yüksek yıldız” anlamı da vardır. Bu anlamlardan hareketle Necm-i sâkıbın gece doğan herhangi bir parlak ve yüksek yıldıza, Sabah yıldızına, Necm sûresinin birinci ayetinde zikredilen Süreyyâ yıldızına veya Kur’an’ın inen parçalarının her birine isim olması mümkündür. Bu yeminlerin gâyesi, her insan üzerinde, onu koruyan, onun düşünce, niyet, söz ve davranışlarını görüp gözeten, takip edip kaydeden bir bekçi bir koruyucu muhâfız bulunduğunu haber vermektir. Bu muhâfız öncelikle mutlak bir kudret ve sonsuz ilim sahibi olan Allah zü’l-celâl Hazretleridir. Cenâb-ı Hakk’ın bu vasfını dile getiren şu âyet-i kerîmeler ne kadar dikkat çekicidir“Allah, üzerinizde kusursuz bir gözetleyici ve koruyucudur.” Nisâ 4/1“Allah, her şeyi hakkiyle görüp gözetendir.” Ahzab 33/52“Gerçek şu ki, insanı biz yarattık ve nefsinin ona neler fısıldadığını da çok iyi biliyoruz. Çünkü biz ona şah damarından daha yakınız.” Kâf 50/16Bu ayetler, insanın üzerindeki en büyük bekçinin yüce Allah olduğunu haber verir. Rivayet edildiğine göre Hz. Ömer, hilâfeti devrinde Muâz Kilâboğulları aşiretine göndermişti. Devlet hazinesinden ödenmesi gereken paraları ödeyecek, verilmesi gereken malları verecek, zenginlerden alınan zekâtları fakirlere ve muhtaçlara dağıtacaktı. Hz. Muâz, üzerine aldığı bu vazîfeyi îtinâ ile îfâ ediyor, gönüller fethederek tatlı hatıralarla geri dönüyordu. Geri döndüğünde, dünya malı olarak Sadece omuzuna attığı atkısı kalıyordu. Bu atkı zaten, giderken de var olan bir atkıydı. Bir defâsında hanımı dayanamayıp sordu “–Böyle bir vazîfe üstlenenler, belli bir ücret alırlar, evlerine de hediye getirirler. Senin hediyelerin nerede?”Muâz cevap verdi “–Benimle birlikte yanımdan hiç ayrılmayan bir murâkıp vardı. Her aldığımı, verdiğimi hesap ediyordu.”Hanımı kızdı“–Resûlullah her şeyde sana güvenirdi. Ebubekir de öyle. Ömer geldi; seninle birlikte murâkıp mı gönderiyor? Her yaptığını tâkip mi ettiriyor?” Hz. Ömer’in hanımına, ondan da Hz. Ömer’e ulaştı. Hz. Ömer, Muâz çağırıp sitemle sordu“–Ben senin ardından böyle bir murâkıp göndermediğim hâlde, duyduklarım nedir yâ Muâz? Benim sana îtimâdım yok mu zannediyorsun?”Hz. Muâz’ın cevâbı pek mânidardı“–Ey Mü’minlerin Emîri! Hanımıma özür olarak öne sürebilecek ancak bunu bulabildim. Hem murâkıp dediğim, sizin murâkıbınız değil, Allah’ın murâkabesi idi. Bu sebeple yaptığım hizmetin ecri zâyi olmasın diye -câiz bile olsa- nefsim için hiçbir şey alamam…”Hz. Ömer, onun bu sözlerle neyi kasdettiğini anlamıştı. Zira Muâz nefsine ve dünyaya âit her şeyden müstağnî idi. Halîfe, onu taltîf ederek kendinden bir miktar hediye verdi ve“–Git bununla âilenin gönlünü al!” dedi. Bununla birlikte ayette bahsedilen “hâfız”ın bekçi melekler olması da mümkündür. Zira“Oysa yanıbaşınızda sizi sürekli gözetleyenler var. Her söz ve davranışınızı kayda geçiren tertemiz, şerefli melekler. Yaptığınız her şeyi bilirler.” İnfitâr 82/10-12“Allah, kullarının üzerinde her istediğini yapma kudret ve kuvvetine sahiptir. Ayrıca üzerinize, yaptıklarınızı kaydeden ve sizi koruyan melekler gönderir...” Enâm 6/61 ayetleri, insanı takip eden, onun söz ve davranışlarını yazıp kaydeden bekçi meleklerin varlığını haber vermektedir. Bu sebeple insanın, azgın nefsin aldatmalarına kanmayıp hayatını bu ilâhî ikazlar ışığında tanzim ederek düzene sokmaya çalışması gerekir. Özellikle çocuklarımızı terbiye ederken, üzerlerinde böyle ilâhî bir kontrolün olduğu onların körpe dimağlarına kesinlikle başıboş bırakılmadığına, kontrol edildiğine ve birgün hesaba çekileceğine delil isterseniz Kaynak Ömer Çelik Tefsiri
❬ Önceki Sonraki ❭ إِن كُلُّ نَفْسٍ لَّمَّا عَلَيْهَا حَافِظٌ İn kullu nefsin lemmâ aleyhâ hâfızhâfızun. Hiçbir kimse yoktur ki, üzerinde koruyucu bulunmasın. Diyanet İşleri Başkanlığı Hiçbir kimse yoktur ki, üzerinde koruyucu bulunmasın. Diyanet Vakfı 1-4 Gökyüzüne ve târıka sabah yıldızına yemin ederim. Târıkın ne olduğunu nereden bileceksin? O, karanlığı delen yıldızdır. Hiç kimse yoktur ki üzerinde bir koruyucu, bir denetleyici bulunmasın. Elmalılı Hamdi Yazır Sadeleştirilmiş Hiçbir kimse yoktur ki, üzerinde bir gözetleyici olmasın. Elmalılı Hamdi Yazır Hiçbir nefis yoktur ki başında bir denetleyici bulunmasın. Ali Fikri Yavuz İşte and olsun o semâya ve bu Târık’a ki, hiç bir nefis yoktur ki, üzerinde bir gözetleyici melek olmasın... Elmalılı Hamdi Yazır Orijinal Bir nefis yoktur ki illâ üzerinde bir hâfız olmasın Fizilal-il Kuran Hiçbir can yoktur ki başında bir koruyucu olmasın. Hasan Basri Çantay Hiçbir nefs haaric değildir, ille onun üzerinde bir gözeten vardır. İbni Kesir Hiç bir nefis yoktur ki mutlaka onun üzerinde bir gözeten bulunmasın. Ömer Nasuhi Bilmen Hiçbir nefs yoktur ki, illâ onun üzerinde bir gözetici vardır. Tefhim-ul Kuran Üzerinde gözetleyici koruyucu bulunmayan hiçbir nefis kimse yoktur.
Kuran-ı Kerim’in 86. suresi olan Târık Suresi, Medine’de nazil olmuştur ve 17 ayettir. Târık Suresi Anlamı, Arapça-Türkçe okunuşu ve Diyanet MealiTârık Suresi, Mekke döneminde inmiştir. 17 âyettir. Sûre, adını birinci âyetteki “et-Târık” kelimesinden almıştır. Târık, şiddetle çarpan, vuran, gece gelen şey Sure Târık SuresiHakkında BilgiAdını ilk ayette geçen “Târık” kelimesinden almaktadır. “Târık” kelimesi, geceleyin gelen, şiddetlice vuran, kapı çalan demektir. Burada bir yıldızın adı olarak zikredilmektedir. 17 ayetten oluşan Târık suresi, Mekke’de inmiştir. Mushaftaki sıralamada 86., nüzul sırasına göre ise 36. Surenin temel konuları; Târık yıldızı, Her insanın üzerinde bulunan koruyucu melekler, İnsanın yaratılışı, Öldükten sonra dirilmeye iman, Kafirlerin sürekli Allah’ın gözetimi altında Suresi; Kuran-ı Kerim’in 86. sûresidir. 17 ayetten oluşur. Mekke’de inmiştir. Arapça tarik sözcüğü “sabah yıldızı” anlamını taşır. Sûre bu sözcüğü içeren ayetle başladığından bu adla bilinir. Sûre, insanın yaratılışını ve ölümden sonra yine Allah’a döneceğini sûresi Mekke’de nâzil oldu. On yedi âyet-i kerîmedir. İsmini ilk âyet-i kerîmede geçen ve parlak bir yıldız mânâsına gelen Târık’tan alır. Sûrede; insanın yaratılışı, kıyâmet gününün zorluğu, Kur’ân-ı kerîmin hak ile bâtılı ayıran kelâm-ı ilâhî olduğu bildirilmektedir. Râzî, KurtubîTârık sûresinde meâlen buyruldu kiGizlenen işlerin ortaya döküldüğü hesâb gününde insan için Allahü teâlâdan başka ne bir kuvvet vardır, ne de bir yardımcı. Âyet 10Kim Târık sûresini okursa, Allahü teâlâ ona gökteki yıldızların adedinin on katı sevâb verir. Hadîs-i şerîf-Kâdı Beydâvî TefsîriTarık suresi faziletiBir kişi tarık suresini okuyunca Allah’ında yardımıyla cinlerden kurtulur. Ve cinler ona uzak gider. Birgün peygamberimizle sahabelerin arasından şöyle bir konuşma geçmiştir ; Nesai Cabir Abdullah’tan şöyle dediğini rivayet etti Muaz akşam namazını kıldırırken Bakara ve Nisa surelerini okudu . Peygamberimiz Sen fitneye düşürücü müsün Muaz ! Tarık ve Şems surelerini okuman sana yetmiyor mu ? buyurmuşturبِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِTârık Suresi Arapça, Latin Harfli Okunuşu Ve Türkçe MealiBismillâhirrahmânirrahîmRahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…1. وَالسَّمَاء وَالطَّارِقِ 1. Vessemēi vet-Târig. 1. Türkçe Göğe ve Târık’a وَمَا أَدْرَاكَ مَا الطَّارِقُ 2. Vemē edrâkemet-Târig. 2. Türkçe Târık’ın ne olduğunu sen ne bileceksin?3. النَّجْمُ الثَّاقِبُ 3. Ennecmüs-sēgib. 3. Türkçe O, ışığıyla karanlığı delen إِن كُلُّ نَفْسٍ لَّمَّا عَلَيْهَا حَافِظٌ 4. İn kullu nefsil-lemmē aleyhē hâfiz. 4. Türkçe Hiçbir kimse yoktur ki, üzerinde koruyucu فَلْيَنظُرِ الْإِنسَانُ مِمَّ خُلِقَ 5. Felyenzuril insēnu mimme [k]hulig. 5. Türkçe Öyleyse insan, neden yaratıldığına bir خُلِقَ مِن مَّاء دَافِقٍ 6. [K]huliga mim-mēin dēfig. 6. Türkçe Fışkırıp çıkan bir sudan يَخْرُجُ مِن بَيْنِ الصُّلْبِ وَالتَّرَائِبِ 7. Ye[k]hrucu mim-beynis-sulbi vetterâib. 7. Türkçe Bu su, bel ile kaburga kemikleri arasından إِنَّهُ عَلَى رَجْعِهِ لَقَادِرٌ 8. İnnehû alē rac’ihî legâdir. 8. Türkçe Şüphesiz Allah’ın onu, öldükten sonra tekrar diriltmeye de gücü يَوْمَ تُبْلَى السَّرَائِرُ 9. Yevme tübles-serâir. 9. Türkçe Bütün sırların yoklanacağı günü hatırla!10. فَمَا لَهُ مِن قُوَّةٍ وَلَا نَاصِرٍ 10. Femēlehû min guvvetiv-velē nâsir. 10. Türkçe O gün artık insan için ne bir kuvvet vardır, ne de bir وَالسَّمَاء ذَاتِ الرَّجْعِ 11. Vessemēi zētil rac’. 11. Türkçe Yağmurlu göğe andolsun,12. وَالْأَرْضِ ذَاتِ الصَّدْعِ 12. Vel ardi zētis-sad’. 12. Türkçe Yarık yarık çatlamış yere إِنَّهُ لَقَوْلٌ فَصْلٌ 13. İnnehû legavlun fasl. 13. Türkçe Şüphesiz o Kur’an, hak ile bâtılı ayırd eden bir وَمَا هُوَ بِالْهَزْلِ 14. Vemē hüve bil hezl. 14. Türkçe O, boş bir söz إِنَّهُمْ يَكِيدُونَ كَيْداً 15. İnnehum yekîdûne keydē. 15. Türkçe Şüphesiz onlar bir tuzak kurarlar,16. وَأَكِيدُ كَيْداً 16. Ve ekîdu keydē. 16. Türkçe Ben de bir tuzak فَمَهِّلِ الْكَافِرِينَ أَمْهِلْهُمْ رُوَيْداً 17. Femehhilil kēfirîne emhilhum ruveydē. 17. Türkçe Artık sen inkârcılara mühlet ver; onlara biraz zaman tanı!İlgili Diğer KonularKuran-ı Kerim Sırasıyla Tüm Sureler ve AnlamlarıKuran-ı Kerim Hakkında BilgiBakara Suresi FaziletleriKısa Namaz SureleriKuran-ı Kerim’de Geçen Şifa Ayetleriİslam Dininin İnanç Esaslarını Konu Alan AyetlerTefsir Nedir? Tefsir Çeşitleri
Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır. İn kullu nefsin lemmâ aleyhâ hâfizunHiçbir kimse yoktur ki onun bir gözetip koruyan memuru bulunmasın. Üzerinde gözetleyici-koruyucu kendisini muhafaza edici ve amellerini kaydedici ve denetleyici bulunmayan hiçbir nefis ve hiçbir kimse bulunmamaktadır. Zaten hiçbir insan korunmasız bırakılmamıştır. Yani her insan amellerinin kaydedildiği güçlerin yanısıra ikinci bir koruma, sigorta altına da alınmış herkesin başında bir koruma, bir denetleyici Kur’ân-ı Kerim, 13/ bir can yoktur ki üzerinde bir gözcü gözetleyici-koruyucu bulunmayan hiç bir nefis kimse yoktur.İşte and olsun o semâya ve bu Târık'a ki, hiç bir nefis yoktur ki, üzerinde bir gözetleyici melek olmasın...Hiçbir canlı yoktur ki üzerinde koruyucu bir melek Göğe ve Târık'a yemin olsun. Târık'ın ne olduğunu sen nereden bileceksin? Parlayan yıldızdır. Hiçbir kimse yoktur ki başında bir denetleyici bulunmasın. [744][745]Hiçbir kimse yoktur ki üzerinde bir gözeten olmasın !Üzerinde gözetleyici koruyucu bulunmayan hiçbir kimse 82/10-11Her nefsin a’mâlini hıfza me’mûr melek gözetici olmayan kimse kimse yoktur ki, üzerinde koruyucu bulunmasın.[577]Bu koruyucudan maksat, insanın yaptığı işleri tespit eden meleklerdir. Meleklerin bu tespiti için bakınız İnfitâr sûresi, âyet, 2, 3, 4. Gökyüzüne ve târıka sabah yıldızına yemin ederim. Târıkın ne olduğunu nereden bileceksin? O, karanlığı delen yıldızdır. Hiç kimse yoktur ki üzerinde bir koruyucu, bir denetleyici kişinin üzerinde mutlaka bir koruyucu nefis yoktur ki başında bir denetleyici nefis yoktur ki illâ üzerinde bir hâfız olmasınHiçbir nefs¹ yoktur ki üzerinde koruyucu² Kimse, insan. 2- nefs haaric değildir, ille onun üzerinde bir gözeten nefis yoktur ki, üzerinde bir gözetici koruyucu melek bulunmasın! Her nefsin üzerinde mutlaka bir koruyucu gözetleyici kimse yoktur ki onun üzerinde bir gözcü kimse yoktur ki üzerinde görüp gözeten nefis yoktur ki üzerinde bir koruyucu Krş. Ra’d, 13/11; İnfitâr, 82/10-11Üzerinde gözetleyici koruyucu bulunmayan hiç bir kimse üzerinde, mutlaka onu koruyan, denetleyen ve yaptıklarını bir bir kayda geçiren bir gözetleyicimelek için delil mi istersiniz?Üzerinde korucu bulunmayan hiçbir kimse bir koruyucu meleği vardır...Hiçbir canlı yoktur ki onu gözetleyen onu hafızalarına yazan bulunmasın! Tarık yıldızı onların hayatının bir parçası olmuştur. Geceleri insanlara dosttur arkadaştır. Üzerinde bir gözetleyici melek olmayan hiçbir can yoktur. [*]Bu cümle “insanların amellerinin kaydedilmekte olduğunun” kendisini görüp gözeten bir koruyucu bulunmayan hiç kimse¹ yoktur. ²1 “Hiç kimse” ifadesi ayetteki “kasr”ı yansıtmak için لَمَّا istisna edatı olarak tercüme edilmiştir.[zaten] hiçbir insan korunmasız bırakılmamıştır. ²2 Lafzen, “üzerinde muhafızı bulunmayan [yahut “gözetilmeyen”] hiçbir insan yoktur”. Bkz. bu bağlamda 8210-12, not ilahi gözetim altında bulunmayan hiç kimse yoktur. 50/16...18, 82/10…12Zaten hiçbir insan yoktur ki ilâhî gözetim ve koruma altında olmasın.[⁵⁶⁷¹][5671] Veya in-i muhaffefe ve lâm-ı te’kit takdiriyle “Elbet her insan mutlaka gözetim ve koruma altındadır”. Zımnen Vahyin gönderiliş amacı da insa... Devamı..Hiçbir nefs yoktur ki, illâ onun üzerinde bir gözetici kimse yoktur ki yanında bekçi bir melek bulunmasın. [13, 11]Hiçbir can yoktur ki başında bir koruyucu bekçi ederim ki, üzerinde koruyucusu[*] olmayan tek kişi yoktur.[*] Allah kullarına tam hâkimdir. Üzerinize koruyucular gönderir. Birinize ölüm geldiği vakit elçilerimiz onun ruhunu alır, işlerini eksiksiz yaparlar... Devamı..Üzerinde gözetici bulunmayan hiç kimse can yoktur ki, üzerinde bir gözetleyici benlik yoktur ki, üzerinde bir koruyucu/bir gözetleyici her nefs, üzerine anuñ nefs üstine amelin yazıcı bir kimsə yoxdur ki, onun üstündə bir gözətçi mələk olmasın!No human soul but hath a guardian over is no soul but has a protector over it.60696069 If man has a true spiritual understanding, he has nothing to be afraid of. He is protected by Allah in many ways that he does not even know. He m... Devamı..
tarık suresi 4 ayet fazileti