kAjb. KADINLARDA ve 40 yaş üzerinde daha sık görülen safra kesesi taşları sessiz ilerliyor ve müdahale edilmediğinde tehlikeli olabiliyor. Gastroenterolog Prof. Dr. Ethem Tankurt safra kesesinde görülen taşların büyük çoğunluğunun sessiz taş olduğunu belirtti ve "Bunlara tedavi gerekmez. Ancak ilk belirtisi ağrı olan taşlarda eğer tedavi yapılmazsa zaman içinde ateş, tıkanma ve sarılığa kadar giden komplikasyonlar yaşanabilir. Tek çaresi de ameliyattır" dedi. İzmir Kent Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ethem Tankurt, safra kesesi taşlarının tüm dünyada sık görülen bir sağlık sorunu olduğunu söyledi. Yapılan araştırmalarda 60 yaş üzerinde kadınların Avrupa'da yüzde 17, Amerika'da yüzde 9, Türkiye'de ise yüzde 15'inde safra taşı bulunduğunun belirlendiğini kaydeden Tankurt, "Bu oran erkeklerde daha az olup yüzde 6-12 arasındadır. Safra karaciğerde yapılıp oradan safra kesesine geliyor. İşte bu safra sıvısının kimyasal yapısına bağlı olarak bazı kişilerde kristalleşmeler meydana geliyor. Bu kristaller zaman içinde kum tanesi büyüklüğüne, daha sonra da taş büyüklüğüne ulaşıyor. Bazen de birleşip koyulaşarak safra çamuru dediğimiz birikinti görünümü alıyor. Safra taşının neden oluştuğunu kesin olarak bilmiyoruz ama en önemli etkenin safranın kimyasal yapısını belirleyen genetik faktörler olduğu düşünülmektedir. Ayrıca hormon benzeri ilaçlar ve obezite, diyabet, karaciğer hastalıklarının da safra taşı oluşumunu artırdığı biliniyor" BELİRTİ AĞRISafra taşlarının büyük çoğunluğunun 'sessiz taş' olup hiçbir belirti vermediğine dikkat çeken Prof. Dr. Tankurt, sözlerini şöyle sürdürdü "Bunlar tesadüfen ultrason tetkiklerinde yakalanıyor. Belirti vermeye başlamış taşlarda ilk semptom ağrıdır. Birlikte bulantı olabilir. Belirti veren taşlarda tedavi yapılmazsa zaman içinde komplikasyon gelişir. Bu belirtilerden başlıcası kese iltihaplanması sonucu şiddetli ağrı ve ateş ya da taşın ana safra kanalına düşmesi sonucu oluşan tıkanma sarılığıdır. Bu durumda pankreatit de olaya eşlik edebilir. Safra taşlarının sessiz döneminde hiçbir tedavi gerekmez ve sadece yıllık ultrasonografi kontrolleri ile izlenir. Ağrı başlamışsa tek tedavi yöntemi ameliyattır. Kapalı kese ameliyatı bugün dünyada en çok yapılan, kolay ve genellikle sorunsuz bir tedavi yöntemidir."- İzmirDemirören Haber Ajansı / Sağlık İzmir Ağrı Sağlık Haberler Taş çıkarmada, safra yolunun ağzını genişletmek için sfinkterotomi dediğimiz yöntemle safra yolunun barsağa bağlandığı kısımdaki sfinkter kesilir. Böylece taşların safra yolundan ince barsağa çekilebilmesi mümkün olabilir. Sonrasında ise ERCP yöntemiyle, kateter kullanılarak taşlar 15, 2021Safra kanalına taş düşerse ne olur?Safra kesesi taşlarının, ana safra kanalına düşüp tıkanmaya yol açtığı durumlarda da bulantı, kusma, karın ağrısı, titremeyle yükselen ateş, sarılık gelişebilir. Nadiren de taşların pankreas kanalına zarar vermesi sonucu akut pankreatit kanalındaki taş kendiliğinden düşer mi?Yine bu durum ağrıya ve sarılığa neden olabilir. Taş bazen küçükse kanaldan oniki parmak barsağına kendiliğinden geçebilir. Bu durumda safra yoluna müdahale edilmesine gerek kalınmadan sadece safra kesesinin alınması yeterli kesesi taşı doğal yolla nasıl düşer?Safra kesesi taşı yoğurt ve zerdeçal karışımı ile düşürülebilir. Her sabah zerdeçallı ev yoğurdu yiyerek boşaltım sistemini çalıştırabilirsiniz. Bu yöntemi düzenli olarak denediğinizde safra kesesi taşından kısa sürede taşı kanala düşerse nasıl anlaşılır?Eğer taş safra kesesinden safra kanalına düşerse işte o zaman en sık gördüğümüz belirti yani ağrı başlar. Ağrı karnın sağ üst tarafında, genellikle şiddetli bir şekilde birkaç saat sürer. Bazen sırta, sağ omuza vurur. Genellikle ani ve yemek sonrası kesesi taşı ameliyatsız düşer mi?Özellikle yemeklerin sindiriminde önemli bir görevi bulunan safra kesesindeki taşlar, endoskopik tedavi ERCP yöntemiyle ameliyatsız olarak taşı kanala düşerse ne yapmalı?Üreter kanalında kalmış taşlarda en etkin tedavi endoskopik olarak idrar yolundan girip taşın lazer ile kumlara yada 1-2 mm lik parçalara kırılmasıdır. Bunun için genel anestezi altında çok ince bir endoskopik cihaz ile üreter içine kadar girilir ve taş görülerek lazer enerjisi ile parçalara düşen böbrek taşı nasıl düşer?Böbrek taşı nasıl düşürülür? 5 mm'nin altındaki taşlar kendiliğinden düşebilir. Bol su ve hareket taşların düşmesine yardımcı olur. Üreter kanallarını genişletici İlaç tedavisi ile taş düşürmek mümkün. 5 mm üstü taşları da operasyon yolu ile düşürülmektedir. 2-3 hafta önce yayınlanan kalp damarlarına takılan stentlerle ilgili yazılarım epeyce ilgi çekti. Okurlardan bir çok soru geldi. Bu hafta 10 başlık altında topladığım bu soruları kısa da olsa cevaplamaya çalışacağım1- Stent kalp krizini önler mi?Bu soruya cevabım hem “evet” hem de “hayır”. Kalp krizinin başlangıcında veya kalp krizinin geldiğini haber veren bir durum varsa, stent takılması krize yol açmakta olan damarı açar ve kalbin hasar görmesini önler. Bu durumda stentler hayat hastanın bir şikâyeti yoksa ve yapılan testlerde kalpte kan akımının yetersiz olduğunu gösteren bir sonuç çıkmamışsa, anjiyo damarda darlık gösterdi diye stent takmak kalp krizi riskini azaltmaz. O nedenle “check up” için “kansız anjiyo” yapıp, darlık bulunursa hemen stent takılması doğru değildir. Önce darlığın kana akımını engelleyip engellemediği Stent takıldı, kolesterol ilacını bıraktım!Bu okur büyük bir hata yapmış. Stent takılması veya baypas ameliyatı yapılması damar darlıklarını giderir ama darlıklara yol açan esas hastalığı tedavi etmez. Damar sertliği dediğimiz hastalığın damarın başka yerlerinde yeni tıkanmalara yol açmasını önlemek için önlem almak gerekir. Kolesterol düşürücü olan statin grubu ilaçlar bu önlemlerden biridir. Kesinlikle doktora danışmadan bırakılmaması gerekir. Stent takılan veya baypas ameliyatı olan bir kişi, statin ilaçlarının yanı sıra, başta asprin olmak üzere doktorunun tavsiye ettiği tüm ilaçları düzenli olarak almalıdır. İlaçlar kadar, hatta daha önemli olan, sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz, ideal kiloyu koruma ve sigara içmeme gibi damar sertliğiyle mücadelenin temel taşlarını oluşturan tavsiyelere özenle Doktorum damarın stent için çok ince dedi!Yetişkinlerin çoğunda kalbi besleyen her 3 damarın başlangıcında kanın aktığı bölümün genişliği en az 3-4 milimetredir. Kalbi besleyen damar bir ağacın gövdesinin dallanmasına benzer biçimde giderek incelen dallar verir. Dalların uç bölgelerinde damar çapı 1 milimetrenin altına iner. milimetre çapındaki damara yerleştirilebilecek küçüklükte stent var ama, çoğu zaman doktorlar 2 milimetreden küçük damarlara stent koymak istemezler. Çünkü, küçük çaplı stentlerde bir kaç ay içinde yeniden daralma riski yüksektir. Bir başka neden de ince dalların beslediğı kalp alanının küçük olmasıdır. Bu kadar küçük bir bölgede oluşacak olan kansızlık ciddi bir tehlike doğurmaz ve ilaçlarla tedavi Stent ne kadar dayanır, ilerde değiştirmek gerekir mi?Stent takıldıktan sonraki ilk yıl içinde daralmazsa daha sonra tıkanma riski çok düşüktür. Kalp damarına takılan stentin kırılması çok enderdir. Metalden yapılmış olan stentlerin eskimesi söz konusu değildir. Bu nedenle değiştirmek gerekmez. Kaldı ki, değiştirmek mümkün değildir. Damara bir kere yerleştirildi mi stenti ameliyatla damara hasar vermeden çıkarmak çok güçtür. Özellikle işemden sonra bir yıl geçmişse vücut yeni ürettiği hücrelerle üstünü örttüğü stenti kendi parçası haline getirdiği için çıkarmak söz konusu Stent mi taktırayım baypas ameliyatı mı olayım?Ayrı bir yazı konusu olabilecek bu soruya kısa olarak hastanın durumuna bağlı diye cevap verebilirim. Kalbi besleyen 3 damar ve dallarındaki darlıkların yerleri, özellikleri, kalpte başka sorunlar oluup olmadığı, hastanın varsa diğer sağlık sorunlarının ciddiyeti, ne tür bir müdahale yapılması gerektiğini 3 damarda karmaşık ve ağır tıkanıklıklar varsa bir çok doktor baypas ameliyatını tercih eder. Özellikle kalp kası zayıflamışsa ya da ciddi kalp kapak hastalığı söz konusuysa ameliyat tercih edilir. Buna karşılık stentle tam olarak açılabilecek darlıkların varlığında, özellikle bir veya bir kaç stentle çözülebilecek bir sorunsa, stent ile tedavi iyi bir seçenektir. Kalp krizi sırasında stent koyma ameliyata tercih edilir. Üç damardan biri ve bazı durumlarda ikisi darsa stent yerleştirmek daha uygun Sen diyabetlisin, stent yerine baypas olmalısın dediler!Şeker hastalarında kalp damar darlıkları özel bir önem arz eder. Çünkü diyabetlilerde damar sertliği diyabeti olmayanlara göre daha erken başlar ve daha hızlı ilerler. İlaç tedavisinin yeterli olmadığı durumlarda kalbin kanlanmasını düzeltmek kalp krizi ve ölüm riskini azaltır. Bu alanda yapılan araştırmalar eğer diyabeti olan bir hastanın kalbindeki 3 damarda da ciddi darlıklar varsa bu hastalar baypas ameliyatından daha fazla yarar gördüklerini ortaya koydu. Bazı durumlarda 2 damar bile dar olsa bu yol tercih edilir. Eğer darlıklar çok yaygın değilse stentle tedavi daha uygun olabilir. Hangi yol seçilecek olursa olsun, damar sertliğiyle mücadele çok sıkı tutulmalıdır. İlaç tedavisi ve hayat tarzı değişiklikleri kalp krizi ve ölüm riskininin azaltılmasında en az stent ve baypas kadar, hatta daha büyük rol Hindistan’da üretilen stenti taksalar olur mu?Stentin nerede imal edildiği, üretici firmanın hangisi olduğu önemli değildir. Önemli olan kullanılacak olan stentin işe yaradığının ve güvenli olduğunun kanıtlanmış olup olmadığıdır. Stent tellerinin hangi metalden yapıldığı, kalınlıkları, stentin tasarımı, üstündeki ilaç, hatta ilacın bağlandığı ince plastik tabaka bile tedavinin başarısı açısından önemlidir. Yeni bir stent piyasaya verilmeden mutlaka daha önce etkinliği ve güvenliği kanıtlanmış olan stentle karşılaştırılmalı, ancak başarılı bulunduğu zaman piyasaya sürülmelidir. Kısacası, takılacak stentin nerede üretildiği değil etkinliğini ve güvenirliliğini kanıtlayan araştırmalara MR çektirirken, güvenlikten geçerken sorun olur mu?Dünyada yaygın olarak kullanılan kalp stentlerinin büyük çoğunluğu modern MR cihazlarının yaydığı güçlü manyetik alandan etkilenmezler. Yine de, MR cihazına girmden önce takılmış olan stentin özellikleri görüntülemeyi yapacak olan doktor tarafından damarlarındaki stentler çok küçük oldukları için hava alanlarındaki ve diğer yerlerdeki güvenlik denetimlerinde kullanılan cihazlarda sorun yaratmazlar. İncecik tellerden yapılmış olan bir stenteki metal bir diş dolgusunda kullanılan metalden fazla değildir. Yine de hastanın stent takıldığı zaman doktorun verdiği küçük kartı cüzdanında taşımasında yarar Safra kanalıma stent takıldı, kalptekine benzer mi?Stent, telden yapılmış, iki ucu açık silindir şeklinde kafes gibi bir tıbbi cihazdır. Kalp ve damarların dışında bir çok organda kullanılan stentler vardır. Yemek borusunda, safra yollarında, idrar yolarında çeşitli nedenlerle oluşmuş darlıkları açmak için başında kalp damarları için özel yapılan stentler piyasaya çıkmadan önce kardiyologlar, çapları ve boyları uygun olduğu için safra yolları için yapılmış olan stentleri kullanırlardı. Modern stentler kadar olmasa da damarı açık tutmakta işe Baypaslarımdan biri tıkanmış, stent takılabilir mi?Baypas ameliyatlarında bacaktan alınarak aort damarı ile kalbi besleyen damarlar arasına dikilen toplar damarlarda yıllar geçtikçe darlıklar oluşur. Stentler bu tip darlıkların tedavisinde başarıyla bir baypas ameliyatının riskinin yüksek olduğu göz önüne alınacak olursa stenin sağladığı ameliyatsız çözüm bir çok hastaya haklı olarak çok cazip damarlarına takılan stenlerin yeniden daralmasına, kalbin kendi damarlarına takılan stentlere göre biraz daha sık rastlanır. Ayrıca problem çıkarmaya başlayan baypas damarının bir bölümü düzeltilse de çok geçmeden başka bir bölümünde darlık oluşabilir. 1008 Son Güncelleme 1008 TAKİP ET İZMİR, DHA - KADINLARDA ve 40 yaş üzerinde daha sık görülen safra kesesi taşları sessiz ilerliyor ve müdahale edilmediğinde tehlikeli olabiliyor. Gastroenterolog Prof. Dr. Ethem Tankurt safra kesesinde görülen taşların büyük çoğunluğunun sessiz taş olduğunu belirtti ve "Bunlara tedavi gerekmez. Ancak ilk belirtisi ağrı olan taşlarda eğer tedavi yapılmazsa zaman içinde ateş, tıkanma ve sarılığa kadar giden komplikasyonlar yaşanabilir. Tek çaresi de ameliyattır" dedi. İzmir Kent Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ethem Tankurt, safra kesesi taşlarının tüm dünyada sık görülen bir sağlık sorunu olduğunu söyledi. Yapılan araştırmalarda 60 yaş üzerinde kadınların Avrupa'da yüzde 17, Amerika'da yüzde 9, Türkiye'de ise yüzde 15'inde safra taşı bulunduğunun belirlendiğini kaydeden Tankurt, "Bu oran erkeklerde daha az olup yüzde 6-12 arasındadır. Safra karaciğerde yapılıp oradan safra kesesine geliyor. İşte bu safra sıvısının kimyasal yapısına bağlı olarak bazı kişilerde kristalleşmeler meydana geliyor. Bu kristaller zaman içinde kum tanesi büyüklüğüne, daha sonra da taş büyüklüğüne ulaşıyor. Bazen de birleşip koyulaşarak safra çamuru dediğimiz birikinti görünümü alıyor. Safra taşının neden oluştuğunu kesin olarak bilmiyoruz ama en önemli etkenin safranın kimyasal yapısını belirleyen genetik faktörler olduğu düşünülmektedir. Ayrıca hormon benzeri ilaçlar ve obezite, diyabet, karaciğer hastalıklarının da safra taşı oluşumunu artırdığı biliniyor" dedi. İLK BELİRTİ AĞRI Safra taşlarının büyük çoğunluğunun 'sessiz taş' olup hiçbir belirti vermediğine dikkat çeken Prof. Dr. Tankurt, sözlerini şöyle sürdürdü "Bunlar tesadüfen ultrason tetkiklerinde yakalanıyor. Belirti vermeye başlamış taşlarda ilk semptom ağrıdır. Birlikte bulantı olabilir. Belirti veren taşlarda tedavi yapılmazsa zaman içinde komplikasyon gelişir. Bu belirtilerden başlıcası kese iltihaplanması sonucu şiddetli ağrı ve ateş ya da taşın ana safra kanalına düşmesi sonucu oluşan tıkanma sarılığıdır. Bu durumda pankreatit de olaya eşlik edebilir. Safra taşlarının sessiz döneminde hiçbir tedavi gerekmez ve sadece yıllık ultrasonografi kontrolleri ile izlenir. Ağrı başlamışsa tek tedavi yöntemi ameliyattır. Kapalı kese ameliyatı bugün dünyada en çok yapılan, kolay ve genellikle sorunsuz bir tedavi yöntemidir." FOTOĞRAFLI Medipol Mega Üniversite Hastanesi Organ Nakli Bölümü'nden Prof. Dr. Onur Yaprak, "Karnın sağ üst köşesinden sırta vuran ağrıya eşlik eden bulantı ve kusma gibi şikayetler safra kesesi taşının belirtisidir." ifadelerini Dr. Onur Yaprak, toplumda yaygın olarak görülen safra kesesi taşları, safrada çamur ve poliplere ilişkin yaptığı açıklamada, safra kesesinin görevinin, karaciğerin ürettiği safra sıvısını depolamak olduğunu, yemek yenmesiyle safra kesesinin kasılarak içindeki safrayı bağırsağa boşalttığını ve böylelikle yağların küçük damlacıklara ayrılarak emildiğini zamanda yağda eriyen vitaminlerin de emilimini sağladığını ifade eden Yaprak, "Safra kesesindeki safrada çözünmüş olarak bulunan bilirubin yani alyuvarların yıkım ürünü olan ve safranın rengini veren madde, safra tuzları, lesitin ve kolesterolün çökelti oluşturup katılaşmasıyla safra kesesinde taşlar oluşur. Taş şeklini almadan önceki çökelti hali ise safra çamuru olarak adlandırılır." değerlendirmesinde Dr. Yaprak, safra kesesinde taş olan her 4 kişiden 3'ünün hayatı boyunca taştan kaynaklı sorun yaşamayacağını aktararak, şunları kaydetti "Toplumun ortalama yüzde 10'unda safra kesesi taşı mevcut. Bu oran 65 yaş üstünde yüzde 35'e kadar çıkar. Daha önce hiçbir şikayet yapmamış olan taşın tesadüfen ultrasonografide saptanmasından sonra vücutta ciddi sorunlara yol açması nadirdir. Bu taşlar saptandıktan sonraki yıllar içinde ancak yüzde 15-20 hastada bir şikayete yol açar. Bu hastalarda şikayet çoğunlukla karın ağrısıdır. Kolik tarzda ağrı olarak nitelendirilen bu ağrının mekanizması, yağlı bir yemekten sonra safra kesesinin kendini boşaltmak için kasılmasına rağmen taşın çıkış kanalını tıkaması nedeniyle kesenin boşalamayıp içindeki basıncın artmasına bağlıdır. Ağrı karnın sağ üst bölgesinde olup sıklıkla sırta vurur. Bazen bulantı ve kusma ağrıya eşlik süresi genellikle yarım ila 6 saat arasında. Hastalarda ağrı dışında görülen diğer şikayetler ise midede şişkinlik hissi ve hazımsızlıktır. Bir kez şikayeti başlayan hastalarda taşa bağlı daha ciddi sorunlar olarak nitelendirdiğimiz; safra kesesi ya da pankreas iltihabı veya taşın kanala düşmesiyle oluşan sarılık ve safra kanalı iltihabı riski de artmaya başlar. Daha önce hiçbir şikayete yol açmamış safra kesesi taşlarının hastada hafif şikayetler ile ilk uyarıları vermeden doğrudan ciddi sorunlardan birine yol açması yüzde 1 gibi nadir görülen durum. Karnın sağ üst köşesinden sırta vuran ağrıya eşlik eden bulantı ve kusma gibi şikayetler safra kesesi taşının belirtisidir."Kadınlarda erkeklere göre safra kesesinde taş oluşmasının 2 kat daha fazla olduğunu belirten Yaprak, "40 yaş üstü olanlarda, obezite, diyabet, genetik faktörler, çok hızlı kilo verenler, östrojen hormonu kullananlar, hamileler, chron veya siroz hastaları, hemolitik anemisi olanlarda risk artar. Düzenli 3 öğün yemekle safra kesesinin boşalması sağlanmalı, zeytinyağı ağırlıklı beslenmeli, düzenli egzersiz yapılmalı. Haftada 100 gram fındık veya fıstık tüketenlerde, günde birkaç fincan kahve ve C vitamini takviyesi alanlarda safra kesesi taşı gelişme olasılığının azaldığı gösterilmiş." ifadelerini kesesi ameliyatı gerektiren durumlar hakkındaProf. Dr. Yaprak, sık ağrı gibi şikayetlere yol açan ya da safra kesesinde iltihap, pankreas iltihabı, sarılık gibi ciddi sorunlar olarak nitelendirilen durumlara yol açmış taşlara ameliyat önerdiklerini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü "Daha önce hiç şikayete yol açmamış ve tesadüfen saptanmış olan safra taşları olan hastalar ise olası şikayetler açısından bilinçlendirilerek ameliyat edilmeden gözlenebilir. Bu durumun istisnaları; radyolojik görüntülemede safra kesesi kanseri şüphesi bulunması porselen kese veya safra kesesi taşı olan birinin aynı zamanda hemolitik anemi dediğimiz bir çeşit kan yıkımı hastalığı olmasıdır. Safra kesesi taşının kesede kansere yol açma riski 5 yılda yüzde 0,3. Bu risk özellikle 3 cm'den büyük taşlarda veya safra kesesinin taşla dolu olmasında artar. Bu yüzden 3 cm'den büyük taşı olan kişilere de cerrahi önerilebilir."Safra kesesi poliplerinin toplumun ortalama yüzde 5'inde görüldüğünü anlatan Yaprak, "Safra kesesinin mukoza dediğimiz iç yüzeyinden gelişen milimetre ile santimetre arasındaki boylardaki tomurcuklara polip denilir. Poliplerin kendi aralarında 5 tipi vardır ve sadece adenomatöz tipte polipler kanser yapma riskine sahiptir. Neyse ki poliplerin ancak yüzde 5'i adenomatöz tiptedir. Adenomatöz tipte bir polip 1 cm'den küçük ise kanserleşme riski yüzde 6 iken, 1 cm'den büyük adenomatöz poliplerde kanser gelişme oranı yüzde 37 olarak saptanmış. Demek oluyor ki polibin tipinin adenomatöz tipte olması ve çapının 1 cm üzerinde olması safra kesesi kanseri için önemli bir risk faktörüdür." ifadelerini poliplerin 1 cm'den büyükse şikayet yapsın ya da yapmasın ameliyat önerdiklerini belirterek, "1 cm'den küçük poliplerde ciddi şikayet var ise ve şikayetin polipten kaynaklandığını düşünüyorsak ameliyat öneriyoruz. Ancak şikayet yoksa takip öneriyoruz. Yine 1 cm'den küçük olup şikayet olmasa da takiplerde büyüyen veya safra kesesi taşı ile birlikte olan poliplerde yine ameliyat önermekteyiz." değerlendirmesinde bulundu. Organ Nakli Üniversite Asker Ağrı Güncel Haberler

safra kanalına takilan stent ağrı yaparmı