wIsUQVF. Oluşturulma Tarihi Mayıs 19, 2020 0237Türk edebiyat tarihinin en önemli olan şairlerinden biri Turgut Uyar’dır. Turgut Uyar ikinci yeni akımının şairlerinden biridir. Büyük şair Turgut Uyar kimdir? İşte Turgut Uyar'ın kısaca hayatı, eserleri kitapları, sözleri ve şiirlerini sizler için edebiyatında unutulmaz şairler gelip geçmiştir. Şairlerin en yoğun olduğu, şiirlerin en verimli olduğu günlerde şair olanlardan biri de Turgut Uyar’dır. Şiirlerinin güzelliği, yaşadığı hayatı, eşi Tomris Uyar’a ilgisi her şeyi ile sevilen, merak edilen ve özlenen bir şairdir. Turgut Uyar Kimdir? Şiir denilince akla gelen en önemli isimlerden biri olan ünlü bir şairdir Turgut Uyar. Ünlü şair 1927 senesinin 4 ağustos tarihinde Ankara’da dünyaya geldi. Altı çocuklu olan bir ailenin beşinci çocuğu olarak doğmuştur. Turgut Uyarın subay olan babası Hayri Uyar sıklıkla ailesinden uzakta yaşardı. Babasının uzakta oluşu Turgut Uyar’ı çocukluk dönemlerinde oldukça etkilemiş ve naif bir kişiliğe bürünmesini sağlamıştır. Turgut Uyar kendi ifadesi ile “hüzünlü bir çocuktum. Nedense hep ağlamaya hazır. Ağabeyim bana sataştıkça annem “Yapma oğlum derdi ona; o içli bir çocuk” demesi ile çocukluk günlerine dair bu ifadeyi kaleme almıştır. Büyük şairlerden biri olan Turgut Uyar 1985 senesinin 22 Ağustos günü hayata veda etmiştir. Turgut Uyar Kısaca Hayatı Ankara’da dünyaya gelen Turgut Uyar babasının işi gereği çok sayıda ilde yaşamıştır. Bazı sebepler ile Konya’da askeri bir ortaokulda öğrenim görmüştür. Lise döneminde ise Bursa Işıklar Askeri Lisesi’nde öğrenim görmüştür. Ardından ise Askeri Memurlar okulundan mezun olmuştur. Mezuniyetinin ardından o zamanki yıllarda Kars’ın Posof isimli ilçesinde askeri bir memur olarak görev yapmıştır. Dört sene boyunca bu bölgede görevini sürdürdükten sonra Samsun ilinin Terme ilçesine göreve gönderilmiştir. İki sene boyunca burada da çalışan Turgut Uyar 1954 senesinde Ankara’ya tayin edilmesinin ardından dört sene de burada çalıştıktan sonra memurluktan istifa etmiştir. Askeri memur olarak çalıştığı bu yıllarda görevini severek icra etmediğini söylemiştir. 1967 senesine kadar başka bir kurumda çalışan Turgut Uyar bu görevinden emekli olmuştur ve emekli olunca Ankara’dan İstanbul’a taşınmıştır. Öğrencilik dönemindeyken yaptığı evliliğin ardından üç çocuğu olmuştur. İlk eşi olan Yezdan Şener ile evlilikleri boşanmayla sonuçlanmıştır. Daha sonra Ankara’da Tomris Uyar ile tanışarak evlenmişlerdir. Çok fazla alkol tüketmesi nedeni ile siroz hastalığına yakalanarak 1985 senesinin 22 Ağustos gününde vefat etmiştir. Turgut Uyar Eserleri Toplamda 8 şiir, iki toplu şiir ve bir tane inceleme olmak üzere 11 eseri bulunmaktadır. Şiir KitaplarıArz-ı HalTürkiyemDünyanın En Güzel Arabistanı Tütünler IslakHer pazartesiDivanToplandılarKayayı Delen İncirToplu Şiir KitaplarıToplu şiirlerBüyük saatİnceleme KitabıBir şiirden Turgut Uyar Sözleri Birçok şairin sözleri günümüzde çok fazla alıntı yapılarak kullanılıyor. Turgut Uyar’da çok sayıda alıntı yapılan büyük şairlerden biridir. İşte Turgut Uyar’ın derin anlamlı naif sözleri “Her kadın hoşlandığı adamın soyadını aldığında nasıl durur diye içinden söylemiş ya da bir yerlere yazmıştır.” “Issız tepelerde güneşe bakıp saati tahmin etsem haberim olmasa hiç perşembeden pazartesiden.” “Bu hüznü sizde bilirsiniz. Anlat deseniz anlatamam. Enine boyuna yaşarım ancak.” “Ancak durursa anlaşılır saatin kaç olduğu.” Turgut Uyar Şiirleri Turgut Uyar şiirlerinde yoğun olarak hayal gücünü, simgeciliği ve şaşırtıcı tamamlamaları kullanır. Genel olarak uzun dizeleri vardır. Bu neden ile düz yazı ve şiirin bu şekilde ayrılmasını sağlamıştır. İlk şiirlerinde ayrılık, ölüm gibi temaları işlerken sonraki şiirlerinde ise töreler ve toplumla çatışan bireylerin yaşadığı sancı ve kurtuluş çabalarını konu edinmiştir. Çok sayıda sevilen şiiri vardır. En beğenilen şiirlerinden biri ise şu şekildedir “Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum Bu senin eski zaman gizlerin yalnız gibi ağaçlar gibi Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor” Tomris Uyarın eşi ona aşık adam ve şairdir. Şiir sokakta dediğinizde bir çok yerde dizelerine rastlayacağınız gönül şairidir. Durma Göğe Bakalım der. Turgut Uyar Şiirleri kapalı anlamları içerisinde barındıran dokunaklı dizelere sahiptir. Turgut Uyar şiir kitapları kalbinizi yerinden çıkaracak kadar güzel ve içlidir. Turgut Uyar yazıları ile kalbinizin ılık yağışlı mevsimlerini harekete geçirebilir hatta aşık olmak isteyebilirsiniz. İkinci yeni şairleri arasında yer alan şairimiz mısraları ile bir çok kişinin sözlerini paylaştığı popüler isimler arasında yer alır. Turgut Uyar Aşk sözleri ve Turgut Uyar En güzel sözleri gibi içeriklere sitemizden ulaşarak onun güzel sözlerini görebilir ve sevdiğiniz insana göndererek kalbini kazanabilirsiniz. Turgut Uyar sözleri ile sevdiklerinizin kalbinde kendinize bir yer açmak ister misiniz? Aynı zamanda aşağıdaki galeriden Turgut Uyar resimli sözler ve Turgut Uyar facebook kapak fotoğraflarına ulaşarak bize destek olabilirsiniz. “Durumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysa Başta ve sonda ayrı olduğumuzdandı” ben aslında her şeyi sonradan öğrendim herkes herkesi sonradan öğrenirmiş bunu da sonradan öğrendim ”Geçmişten bize kalanlar, bizim seçtiklerimiz değildir. Kötü eğitim, kötü gelenek yıkıyor dünyamızı. Bize seçilenlerdir okuduğumuz, davrandığımız, yaptığımız. Budala bir bilinç yönetiyor sanki insanlığı, evreni.” Denize Gidip Dönen Mavilerin Bire İndirgenen Üçlüğü Her kadın, hoşlandığı adamın soyadını aldığında nasıl durur diye içinden söylemiş ya da bir yerlere yazmıştır… ”…Başka havalar getir bana. İçinde biraz bahar olsun, biraz sen, biraz da cumartesi..” ”… İşte bütün olmazlardan sonra Kar altında kalan bir pabuç mu İnsanın şurası…” yalanlı dolanlı alçak doğruca yaşanmamış bir bir gözsüz kulaksız elsiz ayaksız güdük bir gün bütün yitiklerim karalarım üstüste üstüste bütün karışıklığım gelip geçtiğim macera şu kadar binler yıllık şu kadar binler yıllık karalarım karışıklığım üstüste usul usul insan insan ölüm ölüm üstüste şu kadar güneş şu kadar su şu kadar su yılanı şu kadar düzen ben sebepliyim denizlere aylara kavgalara umursuzluğa bir maviyi durup dururken birine benzetiyorum bir balığın ağzını anıyorum durup dururken serinliyorum Temmuz tam bu işe göredir bana kalırsa, Gel bağışlayalım birbirimizi .. “Bir ihtimalken bile güzelsin.” Bir sevdalı gönül bütün varım Eğer o da olmasa ne yaparım, Kimbilir hey Ne yaparım.. ben üç yer tasarlamıştım üçü de sana bana uygun biri günebakanlarda biri otuz yaşta birini sorma birini sorma gün gelir ben söylerim daha usta olurum daha yiğit o zaman söylerim bu kırgın karanlığı bir ışıtalım ilkin yeniden şehirler kuralım şimdikilerine benzeyen baştan başlayalım susamlara ekmeklere denizaşırılarına sevmelere Sanıyorum bu gelen hüzünlü bir yaz olacak Öyle ki bütün akşamları hüzünlü… ”Kadınları mutlu etmenin 20 yolu diye bir sürü gereksiz haber çıkıyor. Tek maddede açıklıyorum Dürüst olun, yeter…” Serseriliğe, insanlara, toprağa meylim var. Amma gel gör ki bir masa başındayım akşama kadar… gidip dönelim belki bir yerde bir tohumda bir durumda belki belki o ses o yudum o yumuşak döşekler yeşil yeşiller ben taş çekerim yılmam çamur kararım yol döşerim bakarsın göneniriz gidip dönelim ben yılmam taş çekerim çamur kararım ben senin de gürül gürül saçların var nasıl olsa.” Hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız. “Kimseler tutmadı elimden koskoca bir yaz bitti… ” “Bir biz varız güzel, öbürleri hep çirkin.” İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar Şu aranıp duran korkak ellerimi tut Bu evleri atla bu evleri de bunları da Göğe bakalım Bir maviyi durup dururken birine benzetiyorum. Tahammül gerek, özlem iyice arsızlaştı. nasıl da parlıyorsun ey gözleri maden çözdüğüm bütün bulmacalardan zorludur yüreğin Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım İnecek var deriz otobüs durur ineriz Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun Herkes uyusun bir seni uyutmam birde ben uyumam Herkes yokken biz oluruz biz uyumıyalım Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda Beni bırak göğe bakalım Artık sana attığım temeller tutmuyor. Çünkü sen hiç yoksun. Hiç olmadın. “Şaştım, senin hançerin bu kadar mıydı… Varmadı yüreğime…” “..Yaşamı anlamsız bulduğum zamanlar oldu ama hiç solgun bulmadım. Ayrıca solgun ve anlamsız olan dirimin kendisi değil, yaşam içinde, yaşamı belirleyen yaşama parçalarıdır..” Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım Tuttukca güçleniyorum kalabalık oluyorum Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor Seni aldım bu sunturlu yere getirdim Sayısız penceren vardı bir bir kapattım Bana dönesin diye bir bir kapattım Şimdi otobüs gelir biner gideriz Dönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat Durma kendini hatırlat Durma göğe bakalım ”…herşey benim kalbimdir Söküp aldığım kardan Kardan söküp aldığım Çocuksuz bir anne gülüşüyle Her şey benim kalbimdir Çünkü pek yaraşmaz bu dünyaya…” Yüz dilde seni seviyorum’ desen ne fayda Bir dilde adam gibi sevmedikten sonra. Saçların dağınıktır, mahmursundur. Kimbilir ne güzel görünürsün sevgilim, Bir sabah vakti kapıyı çalsam, Uykudan uyandırsam seni, “Ben beni sevdikçe ey yar derdim artar daima” Çünkü beni sevsen de Güvenmezsin bana bilirim Ama artan her şeyle birlikte yanlışlık da artar Mesela her su gözyaşı olur Her dönem bir hazin geçiş Suya boşversem yanılsama Aya baksam bir bulut Sevgisizlikle birlikte yanlışlığın hükmü başlar “Gitsin, harcansın bir şeyler, sen dur.” İşte ben böyle bildiğin gibi Kaderi öpüp başıma komuşum. Gülüşüm, oturuşum, konuşuşum, Belli efendim, besbelli Ben hayattan soğumuşum Hazırlandın diyelim bir yolculuğa “Bu, yalnızlığa da olabilir” diyor birisi Dayanıklı mısın bakalım Bir düşün kaç kişiyiz bildirilerde Şimdilik kaç paralığız hele akşam olunca Bunca sütsüzün kahrını çektik düşün ki Gene de soluğumuz Bir orman yangını sanılır oralarda buralarda Ezildik gerçi ama horlanamadık bunu hatırlarsın Mutlaka hatırlarsın bunu Tut ki enver bırakır tehdidini Ethem başlar Her insan bir uyumsuzluktur ölü olmadıkça oysa kavradığım her şeyin adını bilmek biraz bunaltıyor beni ”Gidin gemiler, gidin Vardığınız yere selam edin Gün olur bütün kaygılardan uzak Ben de gelirim” Çünkü beni sevsen de bana güvenmezsin iyi bilirim Apoletim sırmasız hatta hiç yok Su içsem ağzımın kenarlarından dökerim Neyi hatırlatır benim sana uzak bir bakışım bilirim Aslında mutsuz yaşayıp gidiyoruz Ölüme direnerek şimdilik Şimdilik alımlı bir başka mutluluklara özenerek Aşkımız ve mutfak rafları ve uçaklar üstüne korkumuz Bir yudum gelecek ve mutlu saatler üstüne korkumuz Ama birlikte biliyoruz eğilecek bugünkü başlar Herkesi bir başka neden, bir başka hüzne götürüyor. Çok kimse bıkıyor günden akşam olmadan… Bu dünyada en iyi ben yenilirim. Dosta, düşmana, aşka. “ben üç yer tasarlamıştım üçü de sana bana uygun biri günebakanlarda biri otuz yaşta birini sorma birini sorma gün gelir ben söylerim daha usta olurum daha yiğit o zaman söylerim” Sev beni, alış bana Kimse ürkütemez bağlandığımız güzelliğin utkusunu Sev beni, bir dağ gölgesi kadar sev Şimdilik bırak musluğun sızmasını damın akmasını Bir tırnak gibi büyü domuz bir tırnak gibi Zorlayarak her bir yanı Çünkü biraz sonra umut başlar her günkü, başlar bu şehri nasıl yapmışlar böyle üst üste, ne gökyüzü koymuşlar ne günaydın… “Oysa diyordu birisi Sabah yeniden hatırlamadır yaşamayı Bana kalırsa oysa’ diyenlerden hep korkmalı Oysa ölüm var da diyebilir aynı kişi.” Aslında bir alıştırmadır umut Öbürlerinin azıcık nefes diye bağışladığı -Baharı beklemeye benzer- Hain ve olmayanadır çünkü Umutsuzluğu taşır yanında Oysa nasıl olsa gelecektir bahar denen tarih Önüne durulmaz mantığıyla doğanın Yeşilden olma birim Sudan gelme itmeyle ”Çocukların öldürüldüğü yerde kimse masum olamaz.” Umut yoktur Kimse yoktur umut etmemeyi önleyecek Çünkü umut kaçınılmaz gelecektir Bütün gümbürtüsüyle Umut kaçınılmaz gerçektir çünkü Biri Asya’da biterken sözgelişi, Şili’de öbürkü başlar ” Zamansız geIme eIim koIum dağınıksa sarıIamam ! Durduğum yer benim değil iken, gidebilecek bir yerimin olmaması ne acı; gidebilecek bir yerim yok iken hâlâ ve inatla durmayışım ne gaflet; nihayetinde ölmüyorken yaşıyor olan insanın, yaşıyorken öldüğünü bilmemesi bu, bu ne tuhaf bi’ hayret. Ne kadar hüzün geçmişse dünyadan Ne kadar acı geçmişse yaşayacağız Hepsini yeniden,bir bir dünyada Dikey ve yatay mutsuzluktan Mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun Sevgim acıyor Herkesin bir umudu vardır. Bir savaşı, bir kaybedişi, Bir acısı, bir yalnızlığı, Bir hüznü. Çünkü herkesin bir gideni vardır, İçinden bir türlü uğurlayamadığı. ”..Meselemiz bir şiir meselesi değildir. Yaşama meselesidir. Hayatımızda olmayan mesele, şiirimizde de olamaz…” Biz giz dolu bir şey yaşadık Onlarda orada yaşadılar Bir dağın çarpıklığını bir sevinç sanarak “Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta. Her şey naylondandı o kadar.” Eylül toparlandı gitti işte Ekim filan da gider bu gidişle Sevgilinin göğsüdür dünyanın en güzel Arabistanı. o yoksa Arabistan güzel değildir. her yer Arabistandır,tüm Arabistanlar çirkindir… Aklımda aşk. En başta mutsuzluk elbet Kasaba meyhanesi gibi Kahkahası gün ışığına vurup da öteden beri yansımayan Yani birinin solgun bir gülden kaptığı frengi Öbürünün bir kadından aldığı verem Bütün işhanlarının tarihçesi sevgim acıyor Yoksun. Beni buna kim inandıracak? “Kanasın varsın ne varsa biraz kanamalıdır. Benim bunca yıldır günlerim gecelerim kanadı.” Yazık sevgime diyor birisi Güzel gözlü bir çocuğun bile O kadar korunmuş bir yazı yoktu Ne denmelidir bilemiyorum sevgim acıyor Gemiler gene gelip gidiyor Dağlar kararıp aydınlanacaklar Ve o kadar Ben sevmezsem, Seni sevmek Kimselerin elinden gelmez… Tavrım bir çok şeyi bulup coşmaktır Sonbahar geldi hüzün İlkbahar geldi kara hüzün Ey en akıllı kişisi dünyanın Bazen yaz ortasında gündüzün sevgim acıyor Kimi sevsem Kim beni sevse Sevgim acıyor Kimi sevsem Kim beni sevse Eylül toparlandı gitti işte Ekim filanda gider bu gidişle Tarihe gömülen koca koca atlar Tarihe gömülür o kadar” Issız tepelerde güneşe bakıp saati tahmin etsem; Haberim olmasa hiç perşembeden, pazartesiden… Geyikli geceyi hep bilmelisiniz Yeşil ve yabani uzak ormanlarda Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan Hepimizi vakitten kurtaracak Dünya ne kadardı’ dedim. mavi kadar’ dedi. Bir yandan toprağı sürdük Bir yandan kaybolduk Gladyatörlerden ve dişlilerden Ve büyük şehirlerden Gizleyerek yahut dövüşerek Geyikli geceyi kurtardık ölümü geciktirmek sonsuzluğu kısaltmaz diyor birisi, evet ama hayatı uzatır sanki Evet kimsesizdik ama umudumuz vardı Üç ev görsek bir şehir sanıyorduk Üç güvercin görsek Meksika geliyordu aklımıza Caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları Kadınların kocalarını aramasını seviyorduk Sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz Bilir bilmez geyikli gece yüzünden Ama Allah bilir ya, ne saklayayım Yanında ihtiyarlamak istiyorum… Geyikli gecenin arkası ağaç Ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü Çatal boynuzlarında soğuk ay ışığı’ İster istemez aşkları hatırlatır Eskiden güzel kadınlar ve aşklar olmuş Şimdi de var biliyorum Bir seviniyorum düşündükçe bilseniz Dağlarda geyikli gecelerin en güzeli… Sev beni, bir dağ gölgesi kadar sev Hiçbir şey umurumda değil diyorum Aşktan ve umuttan başka Bir anda üç kadeh ve üç yeni şarkı Belleğimde tüylü tüylü geyikli gece duruyor. Ağlamak özgürlükse ve kimse yoksa, umuda dönüyordu bu cesur ölüm korkusu Aldatıldığımız önemli değildi yoksa Herkesin unuttuğunu biz hatırlamasak Gümüş semaverleri ve eski şeyleri Salt yadsımak için sevmiyorduk Kötüydük de ondan mı diyeceksiniz Ne iyiydik ne kötüydük Durumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysa Başta ve sonda ayrı olduğumuzdandı… “her şeyden biraz kalır” diyor birileri, çoğulluk haklılıktır. kavanozda biraz kahve, kutuda biraz ekmek, insanda biraz acı. Ama ne varsa geyikli gecede idi Bir bilseniz avuçlarınız terlerdi heyecandan Bir bakıyorduk akşam oluyordu kaldırımlarda Kesme avizelerde ve çıplak kadın omuzlarında Büyük otellerin önünde garipsiyorduk Çaresizliğimiz böylesine kolaydı işte Hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız Örneğin üç bardak şarap içsek kurtulurduk Yahut bir adam bıçaklasak Yahut sokaklara tükürsek Ama en iyisi çeker giderdik Gider geyikli gecede uyurduk ”- Ama siz ne kadar sayarsanız o kadar Bu yaşta hakkım yok ki mutlu olmaya Her şey taze ve güzel Ve çılgın olmaya hazır Benim, – Ama her yaşta mutlu olmaya hakkı vardır insanın…” Ama baharda ya da dışarda, Sonsuz göğün altında, aşkın aşkla çarpımı, garip bir biçimde, hep sonsuzdur, karekökü de yoktur… çünkü aşk bir suçlamadır sonuna kadar yaşanmamışsa’ kente kapandık kaldık tutanaklarla belli sirk izlenimlerinden seçmen kütüklerinden yüzlerimiz temmuzdan ötürü sallanır ve uzar ve her köşe bir tuzaktır birer darağacıdır her meydan saati öğle vaktini kesinlikle gösteren oysa hep güçlü dağları görmenin zamanıdır Kısacık, yoğun bir akşam… Şaşırdım, hüznümü nerelere bıraksam. çığlığım uzun uzun kalır içimde yani güller giyinmiş bir adam nerde ben nerde rüzgâr bir dirimi dört yöne bölerken tepelerde ve gece duruşmasından yeni çıkmışken sabahın terazisi eksik tartar gölgemi Bekliyorum seni, Akşamsız günler ardından, Çıkıp gelecekmişsin gibi. artık öyle açık ki kuşkuya yer yok kim gelirse gelsin acıya hep yer vardır tutanaklarda duvar diplerinde ve bazı yerlerde örneğin çukurova ve mekong köylerinde acıdır ağacın gölgesini yapan bunu herkes bilir Bir şarkı söyleyin ne olur, kızlar Uzun ve gerçek. Bütün düşündüklerim aklımda kalsın, Parmaklarımın telâşlı hasretiyle Şimdi bir ıssız kasabanın Bir odasında, kendince, ışıksız, Yavan, hazırlıksız ve çoook uzak Bir gece geçecek… artık öyle açık ki kuşkuya yer yok acıya hep yer vardır aramızda dört cepli yeleğim aynı kolaylıkla taşır her şeyi bozuk paraları da umutsuzluğu da aynı kolaylıkla tutmuş gibi olurum güneşin yedi renk ayasını ”Umut gelsin bütün gümbürtüsüyle.” biliyor musun güçlü dağları görmenin zamanıdır şimdi bir bağırsan çok iyi biliyorum ya da üst üste silah atsan kent tepinir belki bütün kuşlar uçar belki değil mutlaka ama bir tanesi mutlaka kalır.” Ellerin de üşür. Biliyorum ama Isıtabilirsin onları. O ateşte Hazırsın da Biliyorum. Ama sana bir boyun atkısı gerek. Kış geldi.. bir bozuk saattir yüreğim hep sende durur ne var ki ıslanır gider coskunluğum durmadan durmadan dağ biraz daha benden deniz her zaman senden hiçbir dileğimiz yok şimdilik tarihten coğrafyadan ”Cesaretin en kırılgan olduğu yer, Ben demiştim’ orkestrasıdır.” kimselere benzemesin isterim seni övdüğüm seni övdüğüm zaman güzel bir çingene yalnız başına dolaşmalı kırlarda seni övdüğüm zaman” ”Bütün mümkünlerin kıyısındayım.” “Herkesin Bir umudu vardır, Bir savaşı, Bir kaybedişi, Bir acısı, Bir yalnızlığı, Bir hüznü… Çünkü herkesin bir gideni vardır, İçinden bir türlü uğurlayamadığı…” “Sen nereye, ben oraya, adım adım İnsan sevdikçe iyileşiyor artık anladım.” çünkü güneş ve kalın mavi insana hiçbir şey hatırlatmaz öyle ki toparlar hayatın kalbini ve o zaman çökelir yaz tutarak kendi kalbini umutlar sarıya bırakır kendini gül uzar karanfil kokar o zaman sorarım şimdi mi “Uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum. “ Önce sesin gelir aklıma Çaresiz kaldıkça hep seni düşünürüm Güzel olan, dolgun başaklardaki sarışın sevinçli Sonra cumartesi günleri gelir Sonra gökyüzü gelir hemen kurtulurum Bir yağmur yağsa da, beraber ıslansak. “Elimde kolumda senin seslerin var gel de aldırma” Kırk kere söyledim bir daha söylerim Savaşta ve barışta, karada ve denizde, Düşkünlükte ve esenlikte Zamanımız apayrı bize göre Yanyana olduk mu elele Aç kalsak ağlamayız biliyorum. Ben! Çocukları sevdim yaşadım. Dünyaya alışmadım. Kuru güller gibi yersiz ve inceydim biraz. İçim güvercinleri okşamış gibi rahat Sen yanımdayken ister istemez Geniş meydanlarda akşam üstleri Üstüste üç kere deniz, üç kere çınarlar. söylenir ve yarım kalır bütün aşklar yeryüzünde Sen yanımdayken ister istemez Uzak ırmakları hatırlıyorum. “Ağlamak sızlamak kaç para eder, Bir şarkı söylenir, bir şarkı biter, Ömür dedikleri gitti gider, Bir avuç su gibi parmaklarımdan.” Arasıra düşmüyor değil aklıma Yabancı kadınların sıcaklığı Ama Allah bilir ya, ne saklıyayım Yanında ihtiyarlamak istiyorum… “ ”…siz ne zaman öldünüz Allah aşkına yani ne zaman kirli karlar bile erimemişti haber yoktu Nisandan..” yazı orada geçirdik kışa gerek kalmadı safça acemice şarkılar söylendi oyunlar oynandı sözde sevinç haline getirildi yıllanmış hüzünler aşklar unutuldu ve bazılarına yeniden başlandı Dünyada bir ben varım, Birde bu olmayası sahipsizliğim.. “insan yaşlandıkça kurtulur” demiş birisi korkudan belki yılgınlıktan ve başka bir şeylerden Mutsuzlukdan söz etmek istiyorum Dikey ve yatay mutsuzluktan Mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun Sevgim acıyor oysa yaşlandıkça bulunur mavinin en iyisi akasya çürür tren hızlanır eller ufalır gibi kim yitirir sözgelimi bir başkasının bulduğunu evet kim yitirir kim bulur herhangi bir akşam alacası değil ki bu Aşkın şiirin ölümün en kolayına gitmek Caddeleri sevmediğim kadınlarda yitirdiğim Biliyorum sebebini bir bir biliyorum Öyle kolay kendisi kurtulması söylemesi öyle kolay Kolaylığından sıkılıyorum Kurtulmak elimden gelmiyor “oysa” diyor birisi “sabah yeniden hatırlamadı yaşamayı” bana kalırsa “oysa” diyenlerden hep korkmaı “oysa ölüm var” da diyebilir aynı kişi “mucize”,açıklanabilir bir “şey” değildir,tanık oluruz sadece. oysa ölüm yakın olmamalı süzgün ve uzun şeylerden de korkmalı bana kalırsa uzun süren devrimlerden süzgün aşklardan ve bunlara benzeyen başka şeylerden akasya hemen çürümeli tren birden hızlanmalı şimdi ey kış diyorum ne kadar sürersen sür yaz güzeldi ve sapsarıydı herkes doydu ve eylendi oyunlar oynandı oteller ve sokaklar da sapsarıydı kimler ne konuştu ne yitirdi ne kazandı Seni aldım bana ayırdım. Durma! Kendini hatırlat.. ama bir şey vardı eksilen ya da çoğalan kumun altında mı denizin üstünde mi masalarda mı biraz birazdım her şeyden dün biraz sinirlenmiştim mesela yarın bir kadını seveceğim biraz biraz biraz kör oldum bügünlerde “dünya bir sanrıdır” diyor birisi “belki bir sancı” Ah ki ben, Kendimi bile Kimsesizliğimden tanırım… ne bırakmıştım orada sahi mor gibi soylu bir şey mi bir eziklik mi yoksa sondur bu akşamlar, geceler diriltir beni bir kuşun sesinde herkes ne kadar mutluydu “oysa” Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum Hiçbirinizle dövüşemem ne bıraktıysam o kadar kaldı orda sonsuz göğün altında aşkın aşkla çarpımı nedendir bilinmez garip bir biçimde hep sonsuzdur Gülü çiğdemi filan bırak Sardunyayı karidesi filan bırak Acıyı ve ölümleri bırak Oy pusulalarını ve seçimleri bırak Evet Seçimleri özellikle bırak Çünkü açlık çoğunluktadır Bazen sadece onun sende bıraktığı izleri özlersin, Her şarkıda ayrı bir hatıra saklıdır sanki; İstesen de silemezsin. Her kişinin ukala ömrü Yeter sanılır çiçeklenmeye Ve dünyanın karanlığından Bir aşk bahanesiyle kurtulmaya Kaçıp giden baharların anısı Elden ele devredilen bir gençlik duygusu Laleler sümbüller bütün öbür boklar püşürler Hakkım var mıdır bunları söylemeye – vardır Bir elim sağ cebimde Bir elim sol cebimde Bu hüznü siz de bilirsiniz Anlat deseniz anlatamam Enine boyuna yaşarım ancak… Güneş doğarken ve batarken Yazdan kışa girerken ve kıştan çıkarken Ve dağda ve kırda Hakkım vardır – Çünkü en azından dünyadan Dölsüz katırlar geçer Yüklü vagonlar geçer Demir yüklü şilepler geçer Eskiden güzel kadınlar ve aşklar olmuş Şimdi de var biliyorum Bir seviniyorum düşündükçe bilseniz Yelkenleri işletenleri ve tayfalarıyla Ve onların karıları ve çocuklarıyla Ve bilinmez sanılır geleceği Bir demiryolu makasçısının Oysa kesinlikle yazılmıştır Her sevgi kitabında Asıl olan açlıktır Çoğunluktadır “kaç unutulmaz günü vardır insanın kaç unutulmaz yaz ve kış günü, ömründe kaç tane mutluluğu birer birer” 1 69Turgut Uyar Sözleri 12 69Turgut Uyar Sözleri 13 69Turgut Uyar Sözleri 24 69Turgut Uyar Sözleri 25 69Turgut Uyar Sözleri 36 69Turgut Uyar Sözleri 37 69Turgut Uyar Sözleri 48 69Turgut Uyar Sözleri 49 69Turgut Uyar Sözleri 510 69Turgut Uyar Sözleri 511 69Turgut Uyar Sözleri 612 69Turgut Uyar Sözleri 713 69Turgut Uyar Sözleri 814 69Turgut Uyar Sözleri 915 69Turgut Uyar Sözleri 1016 69Turgut Uyar Sözleri 1117 69Turgut Uyar Sözleri 1218 69Turgut Uyar Sözleri 1319 69Turgut Uyar Sözleri 1420 69Turgut Uyar Sözleri 1521 69Turgut Uyar Sözleri 1622 69Turgut Uyar Sözleri 1723 69Turgut Uyar Sözleri 1824 69Turgut Uyar Sözleri 1925 69Turgut Uyar Sözleri 2026 69Turgut Uyar Sözleri 2127 69Turgut Uyar Sözleri 2228 69Turgut Uyar Sözleri 2329 69Turgut Uyar Sözleri 2430 69Turgut Uyar Sözleri 2531 69Turgut Uyar Sözleri 2632 69Turgut Uyar Sözleri 2733 69Turgut Uyar Sözleri 2834 69Turgut Uyar Sözleri 2935 69Turgut Uyar Sözleri 3036 69Turgut Uyar Sözleri 3137 69Turgut Uyar Sözleri 3238 69Turgut Uyar Sözleri 3339 69Turgut Uyar Sözleri 3440 69Turgut Uyar Sözleri 3541 69Turgut Uyar Sözleri 3642 69Turgut Uyar Sözleri 3743 69Turgut Uyar Sözleri 3844 69Turgut Uyar Sözleri 3945 69Turgut Uyar Sözleri 4046 69Turgut Uyar Sözleri 4147 69Turgut Uyar Sözleri 4248 69Turgut Uyar Sözleri 4349 69Turgut Uyar Sözleri 4450 69Turgut Uyar Sözleri 4551 69Turgut Uyar Sözleri 4652 69Turgut Uyar Sözleri 4753 69Turgut Uyar Sözleri 4854 69Turgut Uyar Sözleri 4955 69Turgut Uyar Sözleri 5056 69Turgut Uyar Sözleri 5157 69Turgut Uyar Sözleri 5258 69Turgut Uyar Sözleri 5359 69Turgut Uyar Sözleri 5460 69Turgut Uyar Sözleri 5561 69Turgut Uyar Sözleri 5662 69Turgut Uyar Sözleri 5763 69Turgut Uyar Sözleri 5864 69Turgut Uyar Sözleri 5965 69Turgut Uyar Sözleri 6066 69Turgut Uyar Sözleri 6167 69Turgut Uyar Sözleri 6268 69Turgut Uyar Sözleri 6369 69Turgut Uyar Sözleri 64 TURGUT UYAR’IN HAYATI, EDEBİ KİŞİLİĞİ, ESERLERİ VE ŞİİRLERİTURGUT UYAR’IN HAYATITurgut Uyar, Fatma Hanım ile Hayri Bey'in altı çocuğundan beşincisi olarak 4 Ağustos 1927'de Ankara'da dünyaya geldi. Babası orduda harita binbaşısı olarak görev yapmıştır ve Ankara'nın ilk Latin alfabesiyle yazılan sokak levhalarını geceler boyu çalışarak yazmış bir hattattır. Annesi ise ev hanımıydı. Babasının görevinden ötürü ilköğrenimi farklı şehirlerde okurken ortaöğrenimine maddi nedenlerden dolayı yatılı askerî okulda devam etmek zorunda kalmıştır. Bursa Askerî Işıklar Lisesi'nden 1946 mezun olan Uyar, bu okulda mutsuz olduğunu şu sözlerle dile getirmiştir"Asker okullarında hiç mutlu olmadım. Genellikle yatılı okullarda mutlu olan çocuk yoktur sanıyorum. Başkalarının, hatta somut başkalarının değil de, hiç kavrayamadığım bir otoritenin belirlediği ve çoğu zaman saçma bulduğumuz bir şeyler yaşamak..."Yükseköğrenimini Askerî Memurlar Okulu'nda okurken annesinin isteği üzerine 1947'de Yezdan Şener ile evlenmiştir ve bu evlilikten Semiramis, Tunga ve Şeyda adlarında toplam üç çocuğu olmuştur. Bu okuldan mezun olduktan sonra "kura" ile memur olarak Posof'a atanmıştır. Ayrıca Terme ve Ankara'da da personel subayı olarak görev yapmıştır. 1958'de bu görevden ayrılarak Türkiye Selüloz ve Kâğıt Sanayi'nin Ankara'daki şubesinde çalışmaya başlamış ve 1967'de buradan emekli olarak İstanbul'a yerleşmiştir. 1960'ların başında eşinden boşanmıştır. İstanbul'a yerleştiğinde o dönem Cemal Süreya ile ilişkisi bitme aşamasında olan Tomris Uyar ile şiir üzerine mektuplaşmaya başlamıştır. Bu mektuplaşmalar 1969'da evlilikle sonuçlanmıştır. Tomris Uyar ile evliliklerinden bir erkek çocukları Hayri Turgut Uyar oldu. 22 Ağustos 1985'te vefat UYAR'IN EDEBİ KARİYERİTurgut Uyar'ın şiire olan ilgisi kendi ifadesine göre çocukluk yıllarında başlamıştır. İlk şiir denemesini de ilkokul yıllarında yapmıştır"Güzeldir sevgilim her dakka her an / Güzeldir sözleri kaşı gözleri / Geçtiği her karış sönük topraktan / O anda fışkırır neşe özleri"Ortaokul ve lise yıllarında ise "günde üç beş şiir, haftada on beş, günde bir roman yazmıştır." Roman yazarken sıkılan Uyar, Alain-Fournier'in Fransız edebiyatının klasiklerinden sayılan Adsız Ülke'siyle Fyodor Dostoyevski romanlarını okumasıyla roman yazmayı bırakmıştır. Şiirde ise lise son sınıfta Ömer Hayyam, Nedim, Yahya Kemal Beyatlı, Tevfik Fikret, Ahmet Haşim gibi şairleri taklit etmiştir.[4] 1946'da ise dönemin güncel şairlerini okumuştur ve bu durumu "Sonra günümüzün şairlerini okudum da sevindim. Oh dünya varmış dedim." sözleriyle dile getirmiştir. 1947'de "Yâd" adlı şiiri Yedigün'de yayımlanmıştır. 1948'de Kaynak dergisinin başlatmış olduğu bir şiir yarışmasında "Arz-ı Hal" adlı şiiriyle katılmış ve yarışmada ikinci olmuştur. 1950'de Kaynak Yayınları tarafından Arz-ı Hal ve Akşam Üzeri Türküsü adıyla ilk kitabı yayımlanmıştır. İkinci kitabı olan ve Nurullah Ataç'ın önsözünü yazdığı Türkiyem ise 1952'de piyasaya Dünyanın En Güzel Arabistanı adlı şiir kitabı yayımlanmıştır. Bu kitaptaki şiirleri 1955-1958 yılları arasında Yenilik, Pazar Postası, Yeditepe, Seçilmiş Hikayeler Dergisi, Şairler Yaprağı gibi dergilerde yayımlanan şiirlerden oluşmaktadır. Kitap, Uyar'ın dil, tema, imge, anlatım biçimi, biçim/öz ilişkisi açısından büyük bir değişimi yansıttığı ilk İkinci Yeni kitabıdır. 1962'de Tütünler Islak'ı; 1968'de Her Pazartesi'yi; 1970'de Divan'ı; 1974'te Toplandılar'ı; 1982'de Kayayı Delen İncir'i yayımlamıştır. 1981 yılında Toplu Şiirler adıyla o güne kadar yayımladığı eserleri ilk kez; 1984'te Büyük Saat adıyla ikinci kez toplu olarak UYAR ESERLERİ VE ŞİİRLERİŞiir1950 Arz-ı Hal1952 Türkiyem1959 Dünyanın En Güzel Arabistanı1962 Tütünler Islak1968 Her Pazartesi1970 Divan1974 Toplandılar1982 Kayayı Delen İncirToplu şiirleri1981 Toplu Şiirler1984 Büyük SaatİncelemeBir Şiirden 1984ÖDÜLLERİ1963 Yeditepe Şiir Armağanı, Tütünler Islak ile1975 Türk Dil Kurumu Çeviri Ödülü, Lucretius'tan Evrenin Yapısı çevirisi ile Tomris Uyar'la birlikte1981 Behçet Necatigil Şiir Ödülü, Kayayı Delen İncir ile1984 Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü, Büyük Saat ile Bu Sayfada Birbirinden Güzel Turgut Uyar Sözleri Yer Almaktadır , Turgut Uyar Sözlerini Okuyup Arkadaşlarınız İle Veya Sosyal Platformlarda Paylaşabilirsiniz. Ey gönül! Şimdi sorarım sana, hangi aşk daha büyüktür? Anlatılarak dile düşen mi, anlatılmayıp yürek deşen mi? Ağlanacak halimize gülüyoruz, deyip kızıyorlar. O da bir şey mi? Ölünecek halime yaşıyorum ben… Sevmek… bir bütün nereden baksan, Ne ayıp, ne günah, ne de uygunsuz, Kolların da, ağzın da yüreğe katılması… Yaptıklarıyla değil yapmadıklarıyla kırar insan sevdiğini. Ve söylediklerinden çok söylemedikleriyle. …Kimse yoktur umut etmemeyi önleyecek, Çünkü umut kaçınılmaz gelecektir, Bütün gümbürtüsüyle, Umut kaçınılmaz gerçektir çünkü… Okuduğunuz bir kitaptan sonra nasıl aynı kalabilirsiniz ki? Sayfalarınız buruşur, Satırlarınızın altı çizilir, İçiniz dolar, Gönlünüz dolar. Çare aramadım zannetme, ben bütün çıkmaz yolları zorladım. Belki de asıl ustalık budur, her zaman acemi olmayı bilmek. Bir başka lezzet var hayatta ela gözlüm, öteki âlemleri bilmek istemem. Şöyle bir içten öpmeni senin binlerce cennete değişmem. Bu gece kayık düşlerden birine benzer, Dört yanım karanlıkta, Büyük rüzgârlarda savrulacağız, Öylece dur kollarımda öylece, Karanlıkta telaşla seni hatırlıyorum. Bazen sadece onun sende bıraktığı izleri özlersin. Her şarkıda ayrı bir hatıra saklıdır sanki; istesen de silemezsin. Bir bozuk saattir yüreğim, hep sende durur… Herkes seni sen zanneder. Senin sen olmadığını bile bilmeden, Sen bile. Seni ben geçerken, Derim ki, Saati sorduklarında; Onu ”O” geçiyordur. Evet, önümüz bahardır biliyorum. Leylaklar açacak biliyorum, kiraz da çıkacak yakında. iyi şeyler söylemek de gerek biliyorum. sevgilim, güzelim, bir tanem biliyorum da şimdilik bağışla. İyi ki geçtin bu topraklardan! Dünya ne kadardı dedim Mavi kadardı, dedi. Az sözle çok şey anlatacaksın.. “Seni seviyorum” diyeceksin sadece.. Ama öyle her zaman değil.. Yalnızca hissettiğinde.. Ben bir yalnızlıktayım; hep bekliyor, hep özlüyorum. Bazen şarkı bitiyor ama tekrarlıyor, hep tekrarlıyor. Sonra bir daha, sonra tekrar, tekrar. Adını anmak incitiyor. Sus diyorum kendime, olmuyor… …Ve sanırım bu ilk bende olmuyor, Çünkü denize bulaştım. Bunu ellerimin maviliğinden anlıyorum. Uğruna bir şeyler yaptığınız için pişman ettirmeyecek insanlar için çabalayın, sizin verdiğiniz bütün emekleri görmezden gelen insanlar için değil. Çünkü bir şeye boşa emek verdiğinin farkına varmak kadar kırıcı bir şey yok hayatta. Bırakılmış bir köşe başının en güzel tanımıdır adın… El olduk efendim, velhasıl ziyan olduk, Ziyadesiyle. Yaz yağmurları misali yıllarca, yağmış durmuşum kendi içime. Zaten dünya öyle dünya ki kim kime, herkes kendi derdinde anca, herkesin yüreği lime lime… Başka havalar getir bana. İçinde biraz bahar olsun, biraz sen, biraz cumartesi… Sana olmayan özlem bir şeye benzemiyor. Hangi dilden olursa, bir şarkı isterim. İçimde kırık dökük besteler dolaşır. Kalbim avucumdadır artık, bir sahilden sesler gelir, kaybolur. Uzun uzun nefes alır sular, uzun uzun ağlamak isterim… Ara sıra düşmüyor değil aklıma yabancı kadınların sıcaklığı. Ama Allah bilir ya, ne saklıyayım. Yanında ihtiyarlamak istiyorum. Garip bir ağustos tadı damaklarımda. Hiç yaz gibi değil bu mevsim. Yaz, ben gibi değil. Ya ağustoslar bozuldu, ya ağzımın tadı. Benim bir sevincim var yüzün artık akşam, bir çocuğun gülüşünü görüyorum nereye baksam. Nasıl bir his biliyor musun? Oda çok geniş ama sığamıyorsun, bak kapı orada ama çıkamıyorsun, pencere açık ama nefes alamıyorsun. Sen nereye ben oraya adım adım.. İnsan sevdikçe iyileşiyor, artık anladım.. Ben sevmezsem, seni sevmek kimselerin elinden gelmez. Her kadın biraz gökyüzüdür, biraz çiçek, biraz serinlik, biraz hüzün, biraz hayattır. Ama daha çok anne’ dir kadın, ne de çok yakışır. Oysa gece tam yarısıdır bir günün ve daha güçlüdür gündüzden. Senin duvarların var, ben o duvarları yıkamam, aşamam; ben o duvarları daha fazla çiçeklerle süsleyemem; kabullendim, bana hiç çözülmeyeceksin. Keşke bir şiir okumuş, Bir kedi sevmiş olsaydınız. Belki bu kadar kirletmezdiniz dünyayı… Bak bunu sakın unutma her gözünü kapayan uyumaz, her veda eden de gitmiş sayılmaz. Mecnun olup çöle düşmeyeceksen, ne Leyla’yı çağır, ne de çölü incit. Şimdi bir senin yanında iyi oluyorum. Başka hiçbir yerde değil… Bu dünyada en iyi ben yenilirim. Dosta, düşmana, aşka. O çiçek açmamışsa, mevsimi sen değilsindir. Söylenir ve yarım kalır, bütün aşklar yeryüzünde, bir kaktüs bol sudan nasıl, nasıl çürürse, öyle… Senin bir yönün var, Orada durur yaşarım… Ben nasıl olsa sarhoş olurum, başımda, gözlerimde iliklerimde sevda. Ne şarap ne rakı bu başka, hiç bir şey benzemiyor aşka… Bir insan birini yalnızken hatırlıyorsa sevmemiştir. Ansızın aklına gelip yalnızlaşıyorsa işte o zaman sevmiştir. İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım, Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından, Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından, Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar, Şu aranıp duran korkak ellerimi tut, Bu evleri atla bu evleri de, Göğe bakalım. Gönlümüzü söküp, her şey gönlünüzce olsun dediler. Ağustos toparlandı gitti işte Eylül de gider bu gidişle Artık bazı yolların dönüşü, bazı hataların özrü, bazı insanların ne imkânı ne anlamı var. Belki de yağmura da gerek kalmazdı, insanlar bu kadar kirli olmasaydı. Herkes birbirini anlamak zorunda değil ama sevdiğinizi anlayın yeter. Biraz üzgünsün, biraz kırgın, biraz umutlu, biraz umutsuz, biraz mutlu… Fazlasıyla insan olmuşsun, üzülme O yara iyi ki var. Çok şey vardı anlatılacak! O yüzden sustum! Birini söylesem diğeri yarım kalacaktı. Sen duydun mu sustuklarımı? ..bu dünyada yediğimiz ekmekler, içtiğimiz sular, karşı koymak içindir, kaçmak için değil!.. Kalbi hassas insanların cehennemidir, şu dünya denilen gezegen. Belki bir kuruntudur yaralayan kalbimi, Her insan bir uyumsuzluktur ölü olmadıkça. Üç kere üç dokuz eder bilirsin, birin karesi birdir, karekökü de bilirsin, “mutlu aşk yoktur” bilirsin. Bıraktığın yerdeyim ama bıraktığın gibi değilim. Çok değiştim ve öğrendim; insanın toplanması için dağılması gerekiyormuş. Dağıttığın için teşekkür ederim. Benim için vazgeçmek öyle kolay değildi. Sen kaygısızca uyurken ben bu balkonda senin yerine bile neleri oldurmaya çalıştığımı izah edemem. Her ömrün bir Eylül’ü vardır. Bu Sayfamızda Birbirinden Güzel Turgut Uyar Sözlerini Okudunuz, Ayrıca Sizler de Sitemize Katkıda Bulunmak İstiyorsanız; Yorum Bölümüne Bildiğiniz özlü ve anlamlı Turgut Uyar Sözlerini Yazabilirsiniz. Turgut Uyar Sözleri, Turgut Uyar Alıntıları, Turgut Uyar Özlü Sözleri, Turgut Uyar Anlamlı Sözleri ,Şairler ve Sözleri, Şairler ve Alıntıları Turgut Uyar kimdir, kaç yaşında ölmüştür ve aslen nerelidir? Turgut Uyar'ın eserlerini, şiirlerini, sözlerini ve hayatı hakkındaki tüm detayları sayfamızdan sizlerle paylaşıyoruz. Turgut Uyar kimdir, aslen nerelidir? Turgut Uyar kaç yaşında ölmüştür? Türk şair Turgut Uyar'ın 33. ölüm yıldönümü kutlanıyor. Turgut Uyar'ın şiirlerini, eserlerini, sözlerini ve hayatı hakkında bilinmeyen tüm detayları sizlere aktarıyoruz. TURGUT UYAR KİMDİR, KAÇ YAŞINDA VE NERELİ?Turgut Uyar d. 4 Ağustos 1927, Ankara - ö. 22 Ağustos 1985, İstanbul, Türk şair. Babasının görevinden ötürü ilköğrenimi farklı şehirlerde okurken ortaöğrenimine maddi nedenlerden dolayı yatılı askerî okulda okuyan Uyar, 1948'de Kaynak dergisinin başlatmış olduğu bir şiir yarışmasında "Arz-ı Hal" adlı şiiriyle katılmış ve yarışmada ikinci olmuştur. Türkiyem adlı ikinci şiir kitabı 1952'de piyasaya sürülmüştür. Uyar'ın dil, tema, imge, anlatım biçimi, biçim/öz ilişkisi açısından büyük bir değişimi yansıttığı ilk İkinci Yeni kitabı olan Dünyanın En Güzel Arabistanı, 1959'da yayımlanmıştır. 1962'de Tütünler Islak'ı; 1968'de Her Pazartesi'yi; 1970'de Divan'ı; 1974'te Toplandılar'ı; 1982'de Kayayı Delen İncir'i yayımlamıştır. 1981 yılında Toplu Şiirler adıyla o güne kadar yayımladığı eserleri ilk kez; 1984'te Büyük Saat adıyla ikinci kez toplu olarak UYARI HAYATITurgut Uyar, Fatma Hanım ile Hayri Bey'in altı çocuğundan beşincisi olarak 4 Ağustos 1927'de Ankara'da dünyaya geldi. Babası orduda harita binbaşısı olarak görev yapmıştır ve Ankara'nın ilk Latin alfabesiyle yazılan sokak levhalarını geceler boyu çalışarak yazmış bir hattattır. Annesi ise ev hanımıydı. Babasının görevinden ötürü ilköğrenimi farklı şehirlerde okurken ortaöğrenimine maddi nedenlerden dolayı yatılı askerî okulda devam etmek zorunda kalmıştır. Bursa Askerî Işıklar Lisesi'nden 1946 mezun olan Uyar, bu okulda mutsuz olduğunu şu sözlerle dile getirmiştir"Asker okullarında hiç mutlu olmadım. Genellikle yatılı okullarda mutlu olan çocuk yoktur sanıyorum. Başkalarının, hatta somut başkalarının değil de, hiç kavrayamadığım bir otoritenin belirlediği ve çoğu zaman saçma bulduğumuz bir şeyler yaşamak..."Yükseköğrenimini Askerî Memurlar Okulu'nda okurken annesinin isteği üzerine 1947'de Yezdan Şener ile evlenmiştir ve bu evlilikten Semiramis, Tunga ve Şeyda adlarında toplam üç çocuğu olmuştur. Bu okuldan mezun olduktan sonra "kura" ile memur olarak Posof'a atanmıştır. Ayrıca Terme ve Ankara'da da personel subayı olarak görev yapmıştır. 1958'de bu görevden ayrılarak Türkiye Selüloz ve Kâğıt Sanayi'nin Ankara'daki şubesinde çalışmaya başlamış ve 1967'de buradan emekli olarak İstanbul'a yerleşmiştir. 1960'ların başında eşinden boşanmıştır. İstanbul'a yerleştiğinde o dönem Cemal Süreya ile ilişkisi bitme aşamasında olan Tomris Uyar ile şiir üzerine mektuplaşmaya başlamıştır. Bu mektuplaşmalar 1969'da evlilikle sonuçlanmıştır. Tomris Uyar ile evliliklerinden bir erkek çocukları Hayri Turgut Uyar oldu. 22 Ağustos 1985'te vefat UYAR'IN EDEBİ KARİYERİTurgut Uyar'ın şiire olan ilgisi kendi ifadesine göre çocukluk yıllarında başlamıştır. İlk şiir denemesini de ilkokul yıllarında yapmıştır"Güzeldir sevgilim her dakka her an / Güzeldir sözleri kaşı gözleri / Geçtiği her karış sönük topraktan / O anda fışkırır neşe özleri"Ortaokul ve lise yıllarında ise "günde üç beş şiir, haftada on beş, günde bir roman yazmıştır." Roman yazarken sıkılan Uyar, Alain-Fournier'in Fransız edebiyatının klasiklerinden sayılan Adsız Ülke'siyle Fyodor Dostoyevski romanlarını okumasıyla roman yazmayı bırakmıştır. Şiirde ise lise son sınıfta Ömer Hayyam, Nedim, Yahya Kemal Beyatlı, Tevfik Fikret, Ahmet Haşim gibi şairleri taklit etmiştir.[4] 1946'da ise dönemin güncel şairlerini okumuştur ve bu durumu "Sonra günümüzün şairlerini okudum da sevindim. Oh dünya varmış dedim." sözleriyle dile getirmiştir. 1947'de "Yâd" adlı şiiri Yedigün'de yayımlanmıştır. 1948'de Kaynak dergisinin başlatmış olduğu bir şiir yarışmasında "Arz-ı Hal" adlı şiiriyle katılmış ve yarışmada ikinci olmuştur. 1950'de Kaynak Yayınları tarafından Arz-ı Hal ve Akşam Üzeri Türküsü adıyla ilk kitabı yayımlanmıştır. İkinci kitabı olan ve Nurullah Ataç'ın önsözünü yazdığı Türkiyem ise 1952'de piyasaya Dünyanın En Güzel Arabistanı adlı şiir kitabı yayımlanmıştır. Bu kitaptaki şiirleri 1955-1958 yılları arasında Yenilik, Pazar Postası, Yeditepe, Seçilmiş Hikayeler Dergisi, Şairler Yaprağı gibi dergilerde yayımlanan şiirlerden oluşmaktadır. Kitap, Uyar'ın dil, tema, imge, anlatım biçimi, biçim/öz ilişkisi açısından büyük bir değişimi yansıttığı ilk İkinci Yeni kitabıdır. 1962'de Tütünler Islak'ı; 1968'de Her Pazartesi'yi; 1970'de Divan'ı; 1974'te Toplandılar'ı; 1982'de Kayayı Delen İncir'i yayımlamıştır. 1981 yılında Toplu Şiirler adıyla o güne kadar yayımladığı eserleri ilk kez; 1984'te Büyük Saat adıyla ikinci kez toplu olarak UYAR ESERLERİ VE ŞİİRLERİŞiir1950 Arz-ı Hal1952 Türkiyem1959 Dünyanın En Güzel Arabistanı1962 Tütünler Islak1968 Her Pazartesi1970 Divan1974 Toplandılar1982 Kayayı Delen İncirToplu şiirleri1981 Toplu Şiirler1984 Büyük SaatİncelemeBir Şiirden 1984ÖDÜLLERİ1963 Yeditepe Şiir Armağanı, Tütünler Islak ile1975 Türk Dil Kurumu Çeviri Ödülü, Lucretius'tan Evrenin Yapısı çevirisi ile Tomris Uyar'la birlikte1981 Behçet Necatigil Şiir Ödülü, Kayayı Delen İncir ile1984 Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü, Büyük Saat ile Güncelleme 22/08/2018 1242

turgut uyar büyük saat sözleri