TabiiPenis büyütme, penis uzatma ve penis estetiği operasyonlarının temel amacı, penisin cinsel ilişki esnasında yeterli boyutta olmasıdır. Aynı zamanda penis kısalığını nedeniyle fiziksel görünüşlerinden olumsuz yönde etkilenen ve cinsel deneyimlerini geliştirmek isteyen erkekler için önemli bir işlemdir. Çalışmanın bulguları, penis büyüklüğünün erkeklerin
Hipospadiaslıçocuklarda -15 oranında idrar yolları ve genital (erkeklik sistemlerinde) sistemlerinde ek rahatsızlıklar çıkabilmektedir. En sık rastlanılan ek hastalıklar fıtık ve inmemiş testistir. Cerrahın tercihine ve hipospadiasının ağırlığına göre ek tetkik , özellikle ultrasonografi yapılması uygundur.
7 Bazı kişiler tüp mide ameliyatı sonrası yalnızca birkaç günde iyileşme gösterirken, daha büyük vakalarda yaşanan değişim ve kişinin yaş, kilo, diğer hastalıkları gibi etmenler dolayısıyla geç dönem iyileşmeleri görülebiliyor. Yani iyileşme süreniz aslında cinselliğe geri dönüş s ürenizi belirliyor ve bu
Penisbüyütme ameliyatı sonrası ereksiyon ya da ilişki ne kadar yasaklanır? Ameliyat sonrası ertesi gün hasta taburcu edilir, peniste şişlik ve morluk olabilir. Penis büyütme ameliyatı sonrasında 4 hafta süreyle ilişki önerilmez. İdrar yapma ile ilgili herhangi kısıtlama yoktur.
Penisuzunluğu cinsel ilişki için yeterli olmayan ya da penis boyunun daha uzun olmasını isteyen hastalar penis uzatma ameliyatına başvurabilirler. Erkekler Penis uzatma ameliyatı sonrası süreçte gerekli kurallara uyduğunda hızla iyileşebilir ve penis boyutu nedeniyle yaşadıkları performans kaygısından kurtulabilirler.
Fistül vajinadan ses gelmesi problemine yol açan unsurlardan biridir. Bağırsak ile cilt arasında anormal bir kanalın oluşması şeklinde açıklayabileceğimiz fistül enfeksiyon gibi çeşitli nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabiliyor. Sadece tek bir kanalın oluşması söz konusu olabileceği gibi birden fazla kanalın oluşması
jAV0. Disparoni nedenleri incelenirken aşağıdan yukarı doğru vajina girişinden iç genital organlara doğru bir ayrım yapmak konunun daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunacaktır. Vajina girişine bağlı nedenler -Kızlık zarıyla ilgili sorunlar Kızlık zarının yapısal olarak sert olması bu durumun en tipik örneğidir. -Menopoza bağlı olarak dokularda incelme ve kuruluk Menopoz döneminde genital dokular esnekliklerini yitirdiklerinden ve vajinada kuruluk olduğundan cinsel ilişki tahriş ve ağrıya neden olabilir. -Yeterince hazır olunmadan ilişkide bulunma ve buna bağlı tahriş. ISLAKLIK VE KAYGANLIK OLMAMMASI SONUCU. -Doğum kesisi “epizyotomi” nedbeleri özellikle zor doğumlardan sonra vajina girişine ve vajina içine fazla sayıda dikiş atılması gerektiğinde veya doğum kesisi iyileşmesi esnasında enfeksiyon meydana geldiğinde dikiş yerleri sıklıkla nedbe bırakarak iyileşir ve bu nedbeler ilişkide ağrı duyulmasına neden olur. -Enfeksiyonlar Aktif Herpes Simpleks enfeksiyonları genital uçuk hem cinsel ilişkide hem de diğer zamanlarda ağrı nedeni olabilir. Herpes Simpleks Enfeksiyonları Vajinaya bağlı nedenler -Enfeksiyonlar ileri derecede bir vajina enfeksiyonu vajinit ilişki esnasında ağrı duyulmasına neden olabilir. -Kitle ve tümörler vajinada kitle çok nadir görülür. Büyük kitleler ağrı ve beraberinde kanamaya neden olabilirler. -Rektosel vajina arka duvarı sarkması, rahim sarkması ve sistosel vajina ön duvarı sarkması gerilmeye bağlı ağrı nedeni olabilirler. Rahim sarkması -Yabancı cisimlere karşı gelişen allerjik cevap prezervatiflerin yapısında bulunan lateks maddesi bazı kadınlarda ciddi allerjik reaksiyonlara neden olabilmektedir. Bu tür durumlarda vajina girişi ve vajina dokusu ödemli ve dokunulmaya hassas olduğundan ilişki esnasında ağrı duyulmasına neden olabilir -Doğumsal vajina kusurları vajinanın doğuştan dar olması veya ileri derecede kısa olması ilişki esnasında ağrı duyulmasına neden teşkil edebilmektedir. Pelvik yapılara ait nedenler iç genital organlara bağlı nedenler -Pelvik iltihabi durumlar pelvik enfeksiyonlar hem akut dönemde hem de iyileştikten sonraki dönemde ilişkide ağrı nedeni olabilirler. Pelvik enfeksiyonlar -Endometriyozis endometriozis genital bölgedeki organlarda yapışıklıklara neden olan bir durumdur. Bu yapışıklıklar ilişki esnasında gerilmeye ve ağrıya neden olabilirler. Endometriyozis -Rahimin habis veya selim tümörleri -Pelvis içindeki organlarda geçirilmiş enfeksiyonlara, ameliyatlara veya endometriyozise bağlı gelişen yapışıklıklar -Geçirilmiş pelvis kırıkları Sindirim sistemi ve idrar yolu hastalıkları nadiren ağrı nedeni olurlar -İltihabi bağırsak hastalıkları Crohn hastalığı-Divertikülit -Kabızlık -Hemoroid basur, fistül ve fissür gibi anüs ve rektum bölgesi hastalıkları dışkılama esnasında ve sonrasında ağrıya neden olabilecekleri gibi yakın komşuluk nedeniyle disparoni nedeni de olabilirler. -Uretra veya idrar torbasına ait sorunlar Psikolojik sorunlar -İlk ilişkinin ağrılı olmuş olması kadının cinsel ilişkiden korkmasına ve ilişki esnasında ağrı hissetmesine neden olabilmektedir.
Son dönemde bazı yayınlarda ve sorularda, cinsel ilişki sıklığı ile prostat kanseri gelişim riski arasındaki ilişkinin var olup, olmadığı iletilmektedir. Burada ilk adımda şunun belirtilmesinde yarar vardır Cinsel aktivitenin prostat kanseri gelişimindeki rolü tamamen tartışmalıdır. Ve halen kesin bir cevabı yoktur. 2018 Eylül ayında yayınlanan bir meta-analizde çoklu literatür verilerinin incelenmesi sonucunda ortaya konulan derleme 21 araştırmadaki katılımcı araştırılmıştır. Bu katılımıcıların prostat kanseri hastası, ise kontrol kişileridir. Bu geniş araştırmada ortaya konulan sadece 3 faktörün prostat kanserindeki etkisi dikkat çekmiştir. İlişkiye girilen kadın sayısı arttıkça, prostat kanseri riski artmaktadır 10 kadın partneri olan erkekte prostat kanseri görülme riski kat daha artmaktadır. İlk ilişkiye girme yaşı ne kadar geç olursa, prostat kanseri görülme riski daha azalmaktadır her 5 yıllık gecikme dönemi %4 daha az prostat kanseri görülme olasılığını beraberinde getirmektedir. Örneğin; ilk cinsel ilişkisini 25 yaşında yaşamış erkeğe göre, 40 yaşında yaşamış erkek arasında -her bir 5 yıllık yaş periyodu dikkate alındığında- 3x%4 = %12 daha az prostat kanseri görülme riski söz konusudur. Orta miktarda haftalık boşalma haftada 2 ile 4 boşalma prostat kanseri görülme riskinin %9 daha azaltmaktadır. Bu meta-analizde elde edilen sonuca göre özetle şu söylenebilir. hayatında daha az partneri olan, ilk ilişkisinin daha ileri yaşta yapan ve haftada ortalam 2-4 arasında boşalan erkeklerde prostat kanseri görülme riski oldukça azalmaktadır. Başka bir analizde ise uzun dönemli 18 yıl 480 831 erkek popülasyonu takip edilmiştir. 3839’unda prostat kanseri teşhis edilmiştir. Çalışmanın başladığı 1991 yılında, ayda 21 ve daha fazla boşalan 20-29 yaş gurubu ve 40-49 yaş gurubu erkeklerinde ayda 4-7 arasında boşalan erkeklere göre daha az prostat kanseri geliştiği görülmüştür. 40-49 yaşında ayda 21 ve fazla boşalan erkeklerde yıllık takipte prostat kanseri görülme riski vaka/1000 kişi iken, ayda 4-7 arasında boşalan erkeklerde bu sayı kişidir. Bunun olası nedenleri, prostat salgısı içindeki kanseri tetikleyen maddelerin boşalma ile atılıyor olması prostat tembellik hipotezi olarak açıklanabilir. Prostat tembellik hipotezine ek olarak, boşalma sıklığının artması ile periferal zon olan kanserin geliştiği bölgedeki epitel hücrelerinin fonksiyonu etkileniyor olabilir. Bu hücrelerdeki sitrat salgısının azalması ve dolaysıyla kanserin erken evresinde oluşan sitrat oksidasyonunun azalıyor olması da bir etken olabilir. Bu konuda kesin sonuca varmak için daha ileriye yönelik birçok araştırma yapılmalıdır. Ancak yukarıda açıklanan veriler ışığında kısıtlıda olsa günümüzde bazı yorumlar yapılabilir. maalesef bunlar kesin nitelikte değildir. Burada ne olursa olsun unutulamaması gereken 50 yaşından sonra yıllık prostat kontrollerinizi yaptırın ve mutlaka kanda PSA total ve PSA serbest ölçümlerini ihmal etmeyin. Erdoğru ÜroKlinik İstanbul
Arteriovenöz ne olduğu, hangi durumlar için kullanıldığı, tedavi için uygulanan ameliyatların neler olduğu ve bakımlarının nasıl yapılacağı üzerine makale. Arteriovenöz fistül tabiri tıbbi açıdan iki ayrı durum için söz konusudur. Bir hastalık bağlamında kullanılan fistül toplardamarlar ve atardamarlar arasında normal bir şekilde oluşmayan bir bağlantı durumu için kullanılmaktadır. İçindeki kanın yüksek basınca sahip olduğu atardamarlar ve düşük basınca sahip olan toplardamarlar arasındaki bu yanlış bağlantı neticesinde toplardamarlardaki kanın basıncı yükselir ve bu da dar olan bu damarların duvarlarına zarar vererek bunların yırtılarak kanama oluşmasına sebebiyet verirler. Aradaki normal olmayan bu bağlantıyı oluşturan damarlar kimi durumlarda yumak şeklinde, yoğun bir şekilde görülürler. Bu durumun kişide var olduğunu gösteren belirtiler şu şekilde sıralanabilir Epilepsi nöbetleri Baş ağrısı Bilinş kayıpları Bulantı ve kusma Kol ve bacaklardaki güç kayıpları Gözlerde meydana gelen kızarıklık Arteriovenöz fistülün görülme ihtimali yaşla birlikte artmaktadır. En yoğun şekilde elli ve altmış yaş arasında görülmektedir. Tıbbi bakımdan kullanılan ikinci tanım ise kronik böbrek yetmezliği için hemodiyaliz tedavisinde kullanılan damar yolu olarak ifade edilebilir. Bu yöntemle diyaliz makinesinde tedavi almak için yeterli genişlikte olmayan toplardamarlar ile atardamarlar arasında bir bağlantı oluşturularak toplardamardan geçen kanın akışkanlığı artılır ve damarın genişliğinin artması sağlanır. Fistül uygulaması diyaliz tedavisi gören hastaların yaşam kaliteleri açısından oldukça etkin bir yöntemdir. Yüksek bir oranda kollara uygulanır. Çoğunlukla da hastanın kullandığı değil, kullanmadığı koluna takılır. Nadir durumlarda bacaklarda da bu uygulama yapılabilmektedir. Uygulama neticesi hemodiyaliz tedavisi için gereken süre hastaya bağlı olarak üç hafta ile iki ay gibi bir oranda değişiklik göstermektedir. Arteriovenöz Fistül Ameliyatı Fistül ameliyatı lokal anestezi altında uygulanmaktadır. Yaklaşık olarak bir saat süren bir uygulamadır. Fistüller kollara ve nadiren bacaklar ile boyun bölgesine de uygulanabilir. Hastaların tedavisi açısından olumlu etkileri dolayısıyla hastaların durumlarını olumlu yönde etkilemekte ve tedaviyi kolaylaştırmaktadır. Ameliyat öncesi damarların durumunun net olarak görülebilmesi açısından doppler ultrasonografi yardımı ile damar görüntülemesi yapılması ameliyat açısından başarı şansını artırıcı bir faktördür. Damarların sağlıklı olmaması durumunda kangren oluşma ihtimali mevcut olduğu için damarlar titiz bir şekilde incelenmelidir. Ciltte açılan bir kesi yardımıyla yüzeye yakın bir atardamar ve ona yakın bir toplardamar tespit edilerek toplardamar atardamara dikilerek kan akışının artması diyaliz tedavisi için uygun hale gelmesi sağlanmaktadır. Kimi durumlarda bağlantı kurulabilecek kalitede damar bulunamaması halinde yapay olarak üretilen damar çeşitleri bulunmaktadır. Fakat bunlar kişinin kendi damarlarının sağlamış olduğu sağlıklı tedaviyi ve kullanım kolaylığını sağlamak konusunda çok da başarılı değildirler. Aynı zamanda ameliyat sonrası komplikasyon oluşma ihtimali bu tür uygulamalarda daha sıklıkla görünmektedir. Arteriovenöz ameliyatı lokal anestezi altında gerçekleştirilir Arteriovenöz Bakımı Uzun süreli bir tedavide kullanıldıkları için çeşitli komplikasyonlara yol açabilen fistüllerin bakımı bu rahatsızlıkları önlemek ve giriş yolunu daha uzun süreli kullanmak için oldukça önemlidir. Bu nedenle arteriovenöz fistül bakımının özenli bir şekilde gerçekleştirilmesi gerekir. Bu açıdan dikkat edilmesi gerekenler İlk 48 saat boyunca bölgenin su ile temas etmemesinin sağlanması Fistülün bulunduğu kolun ağır işlerde kullanılmaması ve ağır maddeler kaldırmaması Mümkün olduğu kadar kolun kalp hizasının yukarısında tutulmaya çalışılması Fistül bulunan kolun üzerine yatılmaması Bölgede meydana gelen yanma, şişme ve kızarıklık gibi durumların tespiti amaçlı sürekli kontrol edilmesi ve tespiti halinde doktora bilgi verilmesi Kola herhangi bir mücevherat, saat gibi takıların takılmaması Arteriovenöz fistül ameliyatı sonrasında gerekli bakımların uygulanması konusunda gerekli özen mutlaka gösterilmelidir. Bu bakımdan fistülün bakımı için bunlara azami dikkat edilmesi gereklidir. Vücuda çok sıkı gelmeyen giysilerin tercih edilmesi, kolun çok soğuk ve sıcakta bırakılmadan korunması da önemlidir. Bu prensiplere dikkat edilerek bakımı düzenli olarak gerçekleştirilen fistüller aracılığıyla uzun süreli olarak sorunsuz bir diyaliz tedavisi
Uzmanlık Alanlarım DOĞUM SONRASI VE VAJİNAL TRAVMALAR; Rektovajinal fistülün en sık sebepleridir. Yırtıkların geliştiği zor doğumlar sonrasında %0,1 oranında görülmektedir. İNFLAMATUAR BARSAK HASTALIKLARI; Özellikle Chron gibi iltihabi barsak hastalıklarında hastalığın görülme riski yüksektir. IŞIN TEDAVİSİ RADYOTERAPİ; Rahim, rahim ağzı, vajen ve rektum kanserlerinde bu bölgeye uygulanan ışın tedavisi sonrasında hastalarda rektovajinal fistül ve vezikovajinal fistül vajen ile idrar kesesi arasında ki fistül görülme sıklığı artar. GEÇİRİLMİŞ AMELİYATLAR; Hemoroid, makat sarkması, rektosel, rahim ve rektum kanseri ameliyatlarından sonra rektovajinal fistül görülebilir. Rahim, vajen ve rektum kanserlerinde cerrahi sonrası hastalığın nüks etmesine bağlı da fistül gelişebilir. ENFEKSİYONLAR; Makat ve cinsel organ bölgesindeki gelişen abseler sonrasında RVF görülebilir. Sigmoid kolon da yaş ilerledikçe bazı kişilerde divertikül adı verilen baloncuklar gelişir. Bunların kendiliğinden delinmesi ile divertikülit ve karın içi abse gelişebilir. Özellikle rahimi alınan kadınlarda bu abse vajene bosalır ve kolovajinal fistül dediğimiz hastalık gelişir. Hasta şikayetlerinin çoğu direkt tanıya götürse de, ayrıntılı bir jinekolojik, proktolojik muayene ve endoskopik inceleme gereklidir. Hastanın daha önceki sağlık geçmişi incelenmeli ve fistül gelişimine sebep olabilecek hastalıkların ortaya konabilmesi amacı ile gerekli radyolojik incelemeler yapılmalıdır. Makatı saran, gaz ve büyük abdest tutmayı sağlayan kasların değerlendirilmesi de ayırıca önemlidir. Ancak bu şekilde fistül seviyesi, büyüklüğü ve nedeni belirlenerek doğru bir tedavi seçimi yapılabilir. Rektovajinal fistüller ikiye ayrılır; 1-Yerleşim yerine göre fistüller Yerleşim yerine göre belirlenen fistüller alçak seviyede ve yüksek seviyede fistül olarak adlandırılır. Yüksek seviyedeki rektovajinal fistüller makat bölgesinden uzakta oluştuğu için komplike fistüllerdir ve genelde tedavisi zordur. Müdahale genelde batından girilerek yapılır. Alçak seviyedeki rektovajinal fistüller ise makat bölgesine yakın olduğu için kolay tedavi edilebilirler. Müdahale makattan girilerek yapılır. 2-Büyüklüğüne göre fistüller Ortalama bir fistül 1-2 cm çapındadır. Bu bilgi dahilinde cm arasındaki rektovajinal fistüllere küçük;1-2 cm çapındaki rektovajinal fistülere orta; üzeri rektvajinal fistüllere ise büyük çaplı fistüller denir. Fistülün büyüklüğüne ve yerine bağlı olarak, idrara çıkma ve hijyen konusunda küçük semptomlar veya önemli sorunlarınız olabilir. Bir rektovajinal fistülün belirtileri ve semptomları aşağıdakileri içerebilir Vajinanızdaki gaz, dışkı veya sızın geçişi Kötü kokulu vajinal akıntı Tekrarlayan vajinal veya idrar yolu enfeksiyonları Vulina, vajina ve vajinanız ile anüs arasındaki bölgedeki tahriş veya ağrı perineum Cinsel ilişki sırasında ağrı Rektovajinal fistüllerin kendiliğinden iyileşme şansı bazı özel durumlar dışında yok denecek kadar azdır, bu nedenle esas tedavisi cerrahidir. Cerrahi tedavi seçimi tamamen fistülün gelişim nedenine, yerine ve büyüklüğüne göre değişir. Doğum travmasına bağlı gelişen RVF hastalarında sıklıkla makat kaslarında yırtık eşlik eder. Öncelikli tedavi bu bölgedeki enfeksiyonun giderilmesidir. Sonrasında anüs transanal yaklaşım, vajinal yoldan transvajinal yaklaşım yada anüs vajen arası bölgeden yaklaşımla transperineal yaklaşım açıklık kapatılır ve yırtık olan makat kasları tamir edilir. Crohn hastalığına bağlı gelişen RVF?ler de tedavi zor, nüks oranları da yüksektir. Öncelikle enfeksiyon ortadan kaldırılmalı, abse varsa boşaltılmalı ve kolit kontrol altına alınmalıdır. Sonrasında fistül rektum veya vajinal dokular kullanılarak Endorektal veya transvajinal ilerletme flep yöntemleri kapatılabilir. Crohn hastalığına bağlı tekrarlayan RVF?lerde büyük abdestin geçici olarak dışarı alınması stoma ve ileri flep yöntemleri rektal sleeve tekniği yapılabilir. Radyoterapiye ışın tedavisi bağlı gelişen RVF?lerde öncelikle kanser hastalığının nüks etmediği gösterilmelidir. Radyoterapinin rektumda verdiği yaygın hasar nedeniyle bölgesel onarımlar genelikle başarısızlıkla sonuçlanır. Bu nedenle bu tür fistül tiplerinde kas dokuları kullanılarak açıklığın kapatılması Gracilis kas interpozisyonu ve Martius flep yöntemleri denenebilir. Fakat genellikle bu fistül hastalarında ancak karın yolu yaklaşım ile başarılı sonuçlar alınabilmektedir. Bu cerrahi teknikte Aşağı anterior rezeksiyon ve perianal pull-through kolo anal anastomoz radyoterapiden etkilenmiş hastalıklı rektum çıkartılır ve kalın barsak anüse tekrar bağlanarak tekrar barsak devamlılığı sağlanmış olur. Enfeksiyonlara bağlı en sık kolovajinal fistüller görülür ve hemen her zaman tedavisi cerrahidir. Karın içinde genellikle sigmoid kolonda tekrarlayan divertikülit atakları sonrası vajen ve sigmoid kolon arasında zaman içinde fistül gelişebilir. Karın yolundan tercihan laparoskopik yöntemle hastalıklı barsağın alınması ve tekrar barsak devamlığının sağlanması ile başarı oranları %100 dür. Mavi boya testi Vajinanın içerisine bir gazlı bez yerleştirilir ve makattan içeriye mavi boya metilen mavisi verilir. Rektovajinal rektovaginal fistül olması halinde, vajinanın içerisinde ki gazlı bezin bu mürekkep şeklinde boya ile maviye boyandığı fark edilerek teşhis koyulur. Anoskopi Yalnızca makat kanalının görüntülenmesi işlemidir. Rektoskopi Yalnızca rektum olarak ifade edilen kalın bağırsağın son bölümünün, endoskopiaracılığı ile incelenmesi işlemidir. Sigmoidoskopi Kalın bağırsağın sol yarısının endoskopi ile incelenmesi işlemidir. Basit bir lavman işleminin ardından yapılır. Kolonoskopi Kalın bağırsağın tamamının endoskopi ile incelenmesi işlemine denir. İşlemden bir gün önce müshil ilacı alınarak bağırsağın temizlenmesi sağlanır. Daha çok bir iltihabi bağırsak hastalığı şeklinde olarak karşımıza çıkan Crohn hastalığının teşhisi de oldukça önemlidir. Fistülografi Fistül deliği, ağzından içeriye bir kateter sayesinde, suda eriyen bir röntgen ilacı kontrast madde verilerek röntgen çekilir. Bu şekilde fistülün yerleşimi ve dağılımı hakkında bilgi edinmeye çalışılır Bilgisayarlı tomografi Bugünün koşullarında fistülografi ile sağlanmış olan bilgilere, daha çok bilgisayarlı tomografi ile daha detaylı bir şekilde ve leğen kemiği pelvik taban kaslarını da gösterecek şekilde ulaşabilmek mümkündür. İntravenöz pyelografi İVP İdrar yolları röntgeni çekilerek, fistül il varsa fistül ile ilişkisi araştırılabilir. Anorektal manometri Makat içine bir kateter yerleştirilerek hastaya makat kaslarını kasması ve gevşetmesi istenilir ve bu yöntem sayesinde makat kaslarının gücü araştırılır. Balon atılım testi Makat içine yerleştirilen su ile dolu bir balonu, hastaya makat dışına itmesi istenilir. Balon 50 ile 60 ml sıvı ile şişirildiği zaman, hasta balonu makat içinde tutamaz ise, gaz ve dışkı tutamama inkontinens teşhisi konur Anorektal elektromigrafi Dış makat kasına eksternal anal sfinkter elektrot yerleştirilerek makat kaslarının gücü ölçülür. Defekografi Makat kanalının içine baryum adı verilen kireç benzeri ilaç doldurularak röntgen çekilir ve anorektal açı ölçülür ve bu değerlendirme sonucunda hastanın dışkı tutma yeteneği hakkında fikir edinilir. Manyetik rezonans görüntüleme MRG Manyetik rezonans görüntüleme MRG ile makat kaslarının durumu, kasta bir yırtık olup olmadığı belirlenir. Erus endoanal ultrasonografi – EAUS veya endorektal ultrasonografi – ERUS ile makat kaslarındaki yaralanma bölgesi gösterilebilir. Tanı değeri % 90-100 arasındadır. Tanı doğru olarak belirlenir ve fistülün çeşidine bağlı olarak en uygun tedavi yöntemi uygulanırsa tekrar etme olasılığı oldukça düşüktür. Bu konuda net bir bilimsel kanıt olmamasına karşın, cerrahların büyük bir bölümü, ameliyat sonrasındaki ilk günlerde, dikiş hattını zorlamaması için sulu ve yumuşak gıdalar önerirler. Doç. Dr. Emre Sivrikoz, FEBSC
Anal apseler makat çevresinde oluşan apselerdir. Zamanında drene edilmezlerse fistül dediğimiz ciddi sorunlara yol açan bir durumdur. Hastalarda apse tedavisi sonrası %40 oranında anal fistül gelişmektedir. Anal kanalda bulunan 2 kas tabakası arasında anüsün kayganlığını sağlayan bezler vardır. Bunlar aynı zamanda dışkılamayı kolaylaştırır. İşte bu bezlerin enfekte olması veya kanallarının tıkanması sonucu apseler gelişir. Apse oluşumunda Crohn gibi iltihabi hastalıklar, uzun süren diyare veya kabızlık nöbetleri, kanserler, şişmanlık, diabet, anüse sokulan yabancı cisimler, radyoterapi, anüsün çeşitli ameliyatları sorumlu olabilir. Bazı hastalarda da anüs apselerinde hiçbir neden bulunmayabilir. Apselerde makat çevresinde şişlik ve şiddetli bir ağrı vardır. Hasta oturamaz. Tuvaletini yapamaz. Etraf cilt kızarmıştır. Hastada sistemik olarak üşüme, titreme ve halsizlik mevcuttur. Apsenin kendiliğinden açılması ile akıntı başlar ve mevcut şiddetli ağrı bir anda kaybolur. Tanıda hastanın yakınmaları önemlidir. Diz-dirsek pozisyonunda yapılacak bir muayene ile tanı konabilir. Bazı hastalarda altta yatan nedeni araştırmak için endoskopi, ultrason ve MR tetkikleri gerekebilir. Bu görüntüleme yöntemleri ile apsenin nerede yerleştiği, büyüklüğü, anüs kasları ile olan ilişkisi araştırılır. Tedavi Yöntemi Nedir? Tedavide cerrahi drenaj esastır. Anüs kenarında ciltten yapılan bir kesi ile pü boşaltılır. İltihabın boşalması için apsenin üzerindeki ciltten kapak şeklinde bir kısmın çıkarılması drenajı kolaylaştırır. Daha sonra apse posu yıkanır ve gerekirse içine drene konur. Bu dren birkaç gün içerisinde çekilir. Apse boşluğunun iyileşmesi ayı bulabilir. Boşaltılan apselerde sonra gelişebilecek en önemli komplikasyon makat fistülleridir. Fistül gelişen vakalarda yeniden ameliyat gerekir. Fistüllerin bir ağzı anüs derisinde diğer ağzı anüs içerisindedir. Bu iki delik arasında oluk şeklinde bir kanal oluşmuştur. Genelde apsenin geliştiği salgı bezi ile apsenin drene olduğu cildi birbirine bağlayan kanaldır. Anal fistüllerde en önemli konu makatta gaz-gaita kontrolünü sağlayan kaslar ile fistüllerin ilişkisidir. En çok görülen intersfinkterik fistüllerde yol makatı kontrol eden iç kas ile dış kas arasından geçer. Bunun dışında sfinkterleri tamamen keser. Sfinkterlerin dışında seyreden çeşitli fistül şekilleri vardır ve daha nadirdir. Fistülde tedavi çok önemlidir. Çünkü yetersiz bir girişim fistülün tekrarlamasına yol açar ya da yanlış yapılan bir ameliyat sonucu adelelerin kesilmesine bağlı hasta büyük abdestini tutamaz. Bu nedenle ilk girişim çok önemlidir. Sonraki ameliyatlarda başarı şansı gittikçe düşer. Fistül Nasıl Anlaşılır? Fistül tanısı genelde fiziki muayene sonucu konur. Dış delikten sokulan bir stile yardımıyla iç delik bulunabilir. Dış delikten verilen metilen mavisinin iç delikten geldiği görülür. Bunun dışında hastalara ultrason ve MR tetkikleri yapılarak fistülün sfinkterlerle ilişkisi araştırılır. Eskiden yapılan fistülografinin günümüzde değeri azdır. Sfinkterlerle ilgisi olmayan basit perianal fistüllerde tedavi fistülotomi+ küretaj şeklinde yapılır. Fistül yolu bir stile yardımıyla bulunur. Koterle tüm fistül yolu açılır ve kürete edilir. Sonra ikincil iyileşmeye bıakılır. Adeleleri kesen vakalarda seton uygulanabilir. Bunun için iki delik arasında ip, naylon, lastik veya bugün kullandığımız misina kullanılır. Gevşek ve kesici şeklinde 2 tipi vardır. Gevşek seton iltihabın boşalmasını sağlar. Kesici seton dışkı kontrolünü sağlayan kasların kademeli kesilmesini sağlar. Son zamanlarda popilarize olan lazerle fistül yolunun kapatılması işlemi vardır. Önce iç ve dış delik bulunur. Fistül yolu kürete edilir. Sonra iç delik sfinktere kadar eksize edilir ve sfinkter düzeyinde kapatılır. Dış delikten sokulan lazer probu tüm fistül yolunu yakar ve fistülü kapatır. %80 başarı oranı olan bir yöntemdir. Hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın hekim-hasta ilişkisi çok önemlidir. Çünkü fistül tedavisi uzun bir süreçtir.
fistül ameliyatı sonrası cinsel ilişki