6k9LAK. Bu bulmacanın çözümü 10 harftir ve I A harfi ile başlar Aşağıda, Yaşar Kemal'in Çukurovalı kahramanı için doğru cevabı bulacaksınız, eğer bulmaca'ü bitirmek için daha fazla yardıma ihtiyacınız olursa navigasyonunuza devam edin ve Arama fonksiyonumuzu deneyin. CodyCross Dünyamız Grup 19 sizin tarafınızdan önerilen çözümler BIN MILYARA DENK GELEN SAYI STETESKOP cevabı biliyor musun? CODYCROSS Dünyamız Grup 19 Bulmaca 2 Ednan bey'li dizi Hırsızlık hastalığına yakalanmış kişi Başkenti san juan olan latin amerika ülkesi Truva savaşı'ndaki miken kralı Georges claude'nin icat ettiği aydınlatma aracı Tertipleme işi Diyafram, tüp ve kulaklıktan oluşan tıbbi gereç Seferoğulları ve tellioğulları'nın yer aldığı film Bin milyara denk gelen sayı Toptan olmayan satış türü Şansı hep kötü giden, şanssız Azimli, çalışkan kimse Agatha christie'nin kaldığı istanbul oteli Ham haldeki demir madeninin eritildiği fırın Batu han tarafından kurulan türk-moğol devleti diğer bulmacar Ince memed Yaşar kemal'in dört ciltten oluşan romanı Peter ustinov'un filme çektiği yaşar kemal romanı Yaşar kemal’in 32 yılda yazdığı roman serisi Ince memed Yaşar kemalin çukurovada geçen romanı Yaşar kemalin, 7 yıl ara verip bitirdiği kitabı Yaşar kemalin başyapıtı olarak değerlendirilir benzer bulmaca Yaşar ne yaşar ne , bir aziz nesin kitabı Yaşar kemal’in “yağmurcuk kuşu”, “kale kapısı” ve “kanın sesi” adlı yapıtla Yaşar kemal’in bir romanı Yaşar kemal'in dört ciltten oluşan romanı Peter ustinov'un filme çektiği yaşar kemal romanı Yaşar kemal'in doğduğu köy bu ilde yer alır Yaşar kemal’in 32 yılda yazdığı roman serisi Efsanesi, filmi de çekilen yaşar kemal romanı Sedat girginin resimlediği yaşar kemal öyküsü Asıl adı yaşar olup yaşamış,belgratlı olduğu sanılan türk şairi Ümit yaşar __, aşkın, hüznün ve istanbul'un şairi Fırat suyu kan akıyor baksana”, “karıncanın su içtiği”, “tanyeri horozları” yaşar Trabzonlu delikanlı”, “karadeniz hırçın kız”, “taliblerin ağıdı” gibi kitap yaşar Varlık dergisinin ve yayınlarının kurucusu olan ünlü edebiyatçımız yaşar nabi Soğuk havada, ince giyinenler bu durumu yaşar Yaşar'ın 1996 çıkışlı çok satan albümü Münir özkul'un ünlü yaşar usta tiradı bu filmdedir Şarkıcı ebru yaşar'ın 1990'lardaki çıkış şarkısı "gözlerim ne renkti?" diye soran yaşar şarkısı Tanınmış şarkıcı yaşar'ın soyadı Son Bulmacalar Einsteinın ilk adıdır Balık olmasına rağmen memeli olan büyük canlı Üsküdar semtinin günümüzdeki tek bizans eseri Okyanusyada toprağı bulunan bir ülke İstanbulda 2 kez kupa kaldıran ingiliz takımı Nane yağından üretilen ferah kokulu madde Serbest ortamda yer çekiminin sebep olduğu eylem John, paul, george, ringo adlı üyeleri olan grup Türk Edebiyatı’nın en önemli ustalarından, 28 Şubat 2015’te kaybettiğimiz Yaşar Kemal’in seçtiğimiz 10 romanından 10 etkileyici alıntıyı sizler için derledik. İnce Memed 1955 Yaşar Kemal’in 32 yıllık bir sürede yazdığı 4 kitap şeklinde basılan İnce Memed, Türk Edebiyatı’nın baş yapıtıdır. İnce Memed, sadece roman değil, destan romandır. Roman dilinin başka dil ustalıkları katılarak, yeni bir dilin yaratıldığı başyapıttır. Yarattığı karakterlerin, kendisinden büyük olmasını başaran yazarlardandır. “Görüş sahası ne kadar dar olursa olsun, insan muhayyilesi geniştir. Değirmenoluk köyünden başka hiçbir yere çıkmamış bir insanın bile geniş bir hayal dünyası mevcuttur. Yıldızların ötelerine kadar uzanabilir. Hiçbir yer bulamazsa Kaf dağının arkasına kadar gider. O da olmazsa, düşlerinde yaşadığı yer başkalaşır. Cennetleşir.” “Konuşan insan, öyle kolay kolay dertten ölmez. Bir insan konuşmadı da içine gömüldü müydü, sonu felakettir.” Orta Direk 1960 Yaşar Kemal, Orta Direk, Yer Demir Gök Bakır, Ölmez Otu romanlarından oluşan Dağın Öte Yüzü üçlemesinde, yalak köylülerinin yaklaşık 13 aylık bir süreyi kapsayan yaşam mücadelelerini anlatır. Orta Direk’te köylülerin yaz sonunda pamuk toplamak için Çukurova’ya gidişlerini anlatır. Yaşar Kemal, bu üçleme için “Çok ağır, çok zor koşullar içinde yaşayan sonsuz bir direnişle yaşamını sürdüren insanların hikayesidir.” der. “Halil Emmi, daha kaç gün kaldı senin döngele turnalarının gelmesine? [….] İt dölü. Adam değil ki Mollanın oğlu. Yayvan yayvan güler. Pis. Sırıtkan. Yolunu değiştirdi, başka, uzun bir yola saptı. [….] İyice kocadım mı ola? Seksenini de geçmiş olacağım Allalem.” Yer Demir Gök Bakır 1963 Bu üçlemede Yaşar Kemal, kurguda ve anlatımda yeni teknikler dener. Bu romanda ise köylülerin Adil Efendi’ye olan borçlarını ödeyemeyecek olmalarının onlarda yarattığı korku ve bu durumdan kurtulmak için ermişe döndürdükleri Taşbaş’ın öyküsü anlatılır. Bu romanın, Orta Direk’ten farkı, anlatıcı taraf tutarak, kendi düşüncelerini rahatlıkla ifade ederek okuru yönlendirmeye çalışır. “O mavi kuştan, yanar döner kuştan… Hani, su kıyılarındaki yarları yılan deliği gibi deler, çok derinlere kadar deler, ta dibine, toprağın altına gider, oraya yuvasını yapar. Yuvalarının ağzında da her zaman bir çiçek biter. Ya bir yoğurt çiçeği, ya bir pampal, ya ağınağacı çiçeği, ya bir su püreni. O kuş çiçeksiz edemez, işte o kuştan bir tane tutmalı.” Binboğalar Efsanesi 1971 Kitap Çukurova’da tükenen bir yörük obasının yaşadıklarından esinlenerek yazılmıştır. Yaşar Kemal, “Boğa Çukurova Türkmenlerinde döl bereketi anlamına gelir. Bir de bizim Toros Dağları’nın adı Binboğa Dağları’dır. Toroslara, Toros dendiğini şehirde duydum.” der. “Bu gece beş mayısı altı Mayısa bağlayan gecedir. Bu gece denizlerin ermişi İlyas’la karaların ermişi Hızır buluşacaklar. Dünya kurulduğundan bu yana bu iki ermiş her yıl, yılın bu gecesinde buluşurlar. Eğer bir gün buluşmayacak olsalar denizler deniz, topraklar toprak olmaktan çıkar. Denizler dalgalanmaz, ışıklanmaz, balıklanmaz, renklenmez, kururlar. Topraklar çiçeklenmez, kuşlar, arılar uçmaz, ekinler yeşermez, sular akmaz, yağmurlar yağmaz, kadınlar, kısraklar, kurtlar, kuşlar, börtü böcek, tekmil yaratık doğurmaz . Eğer onlar buluşamazlarsa… Kıyametin habercileri Hızırla İlyas olacaktır.” Yağmurcuk Kuşu 1980 Yaşar Kemal’in Kimsecik Üçlemesi, Yağmurcuk Kuşu 1980, Kale Kapısı 1985 ve Kanın Sesi 1991 romanlarından oluşan üçlemesidir. Bu üçleme, otobiyografik öğeler taşır. Babası gözleri önünde öldürülen çocuk Mustafa’nın, intikam alma hikayesi değil, insanın özündeki korku duygusunu açığa çıkmasıdır. “Bu ağacın şakır şakır kanadığını ilk olarak Mustafa gördü. Bütün çocuklara korkarak, gözleri büyüyerek usul usul anlattı. Sonra çocuklar geceler boyunca ağacı beklediler, sonunda ağacın bir pınar gibi kanadığını gördüler, yaralı bir kurt gibi de bü­tün yapraklarıyla birlikte inlediğini duydular. Sonradan köyün kadınları, arkasından da yaşlıları, erkekleri bu tansığı gördüler, duydular, tanık oldular…” Ağrı Dağı Efsanesi 1970 Ağrı Dağı Efsanesi, Ahmet ve Gülbahar arasındaki aşkı anlatır. Ürpertici epik bir üslup, pürüzsüz bir kurgu, etkileyici ve güçlü karakterleri ile bir aşk destanıdır. Ayrıca, Yaşar Kemal insan psikolojisinin derinliklerine iner. “Gülbahar orta boylu, dolgundu. Duru, açık bir teni vardı. Buğday benizliydi. O, kızkardeşlerinden başka türlüydü. Ağrıdağı kadınları gibi üst üste dökmeli fistanlar giyer, saçlarını kırk örgü yapardı. Gerdanlığı altındı. Ayak bileklerine Ağrıdağı kadınları gibi altın, inci, zümrüt halhallar takardı. Çok zekiydi. Az konuşur, hep inceden gülerdi. Öteki kardeşleri erkek olsun, kız olsun, saraydan çok az dışarı çıkar, çok az halkın arasına katılırlardı. Gülbahar böyle değildi. O, hep halkın arasındaydı.” Demirciler Çarşısı Cinayeti 1974 1974’te yazdığı romanın, diğer romanlarıyla ortak temaları vardır. Roman, Yusufçuk Yusuf 1975, Akçasazın Ağaları üçlemesinin ilk iki kitabıdır. Ölüm, öldürülme korkusuyla ilerleyen destansı bir romandır. Zengin ve destansı betimlemeler, romana destansı dil ve söylem atmosferi verir. “O iyi insanlar, o güzel atlara bindiler çektiler gittiler. Bir kere, iki, üç, dört, beş kere, yüz kere, bin kere söylüyor, içini bir ağlamanın, doya doya ağlamanın, kırgınlığın korkunç bir öfkeden geri kalmışlığın yumuşaklığı, hüznü, ağlamak isteği dolduruyor, bu erişilmez duyguyu kaçırmamak için de durmadan sözleri arka arkaya söylüyor, bir kaçırırsa, bir daha bu erişilmez tada varamayacağını sanıyordu.” Sarı Sıcak 1955 Yazarın 1955 yılında yayınlanmış ilk öykü eseridir. 22 öyküden oluşuyor. Yaşar Kemal’in dili yalın, çarpıcı. Köylülerin diliyle, insanlık adına konuşuyor. Sadelik ve dürüstlükle anlatılan bu öyküler insanın belleğine kazınıyor. “Gözleri donuverdi. Baktım ses soluk yok. Çocuk kucağında. Baktım ses soluk yok. Güneş tepeme işlemiş. Bir hoş oldum. Gerisini bilmiyorum. Kendime geldim ki ne göreyim, tozun toprağın içine belenmişim. Her yanım sızlıyor. Atı, arabayı koydunsa bul. Seğirttim şimdi. Sarı sıcağın altında… Beygirler, dedim, ya götürüp bir dereden yuvarladılarsa? Dirisi gün görmedi… Ölüsü, dedim, ölüsü olmasın irezil.” Teneke 1955 Bir Anadolu kasabasında çeltikçi ağaların ektikleri çeltik sıtmaya neden olur. İdealist genç kaymakamın halk adına ağalarla mücadelesini anlatır. Kaymakam ardından teneke çalınarak sürülür. Romanda yerel dil fazlaca kullanılmış, o yöredeki insanların yaşantısına ulaşmamızı sağlıyor. “Böyle üst üste gelen olaylar, Kaymakamı iyice sarsmış, zayıflatmıştı. Yüzü sapsarı, her zaman düşünceli, yorgun, kırılmış, kederliydi, ince dudakları, daha da incelmiş, keskin bir bıçağın ağzına dönmüştü. Gözleri pırıltı içindeydi. Işıltılı. Saçlarını sinirli sinirli arkaya doğru atıyordu. Tek inandığı insan şimdi Resul Efendiydi. Baba gibi seviyordu. O da onu koruyordu. Kasabadaki dedikoduları, hakkındaki iğrenç şayiaları, planları günü gününe duyuruyordu. Bir ay içinde bir ömürde öğrenilebileceklerin hepsini öğrenmiş gibiydi. Hele şu son günler!… Köylerde köylülerle yatmıştı. Bitlenmişti. Doktorun muayenehanesi önünde kuyruk olmuş hastalarla konuşuyordu her sabah, daireye gitmeden önce. Nasıl yalan söylenir, dalavere yapılır, ruhsat almak için nasıl dolaplar çevrilir, hepsini, hepsini öğrenmişti.” Kuşlar Da Gitti 1978 Konusu İstanbul Florya’da geçen bu kısa roman aslında Yaşar Kemal’in diğer romanlarından bir hayli farklı. Okurları arasında farklı bir yere sahip roman, sade ve etkileyici anlatımıyla içinize işliyor. Florya’da kuş tutan ve bunları azatlık olarak satan çocukların öyküsünü anlatıyor kitap. “- İnsanlık öldü mü? dedim – Yok, dedi, ölmedi, ölmedi ama bir yerlerde sıkıştı kaldı herhalde. – Nerede kaldı acaba? Mahmudun yüzü bir an sevinç ışığında şakıdı. İnsanlık belki Mahmudun bu ağız dolusu gülücüğünde, yürek dolusu sevincindedir, kim bilir, belki kuşlarda gitti, dedi Mahmut. Sonra hiç konuşmadık. Kuşlar da gitti, kuşlarla birlikte de… Ne olacak kuşlar da gitti.” Yaşar Kemal hayatı nın aşkı Tilda Kemal kimdir? Yaşar Kemal'in eşi şiirlerindeki kadın Tilda Kemal'le aşkı. Abone ol Edebiyatın çınarı Yaşar Kemal bugün yaşamını yitirdi. Acı haberi kameralar karşısına çıkan eşi Ayşe Semiha Baban verdi. Ancak Yaşar Kemal'in hayatı nın aşkı başkaydı. Yaşar Kemal'in 50 yıllık eşi Tilda Kemal 2001 yılında yaşamını yitirmişti. Yaşar Kemal hayatının aşkına "Tilda bunda da benden önce davrandı" sözleriyle eşini uğurlamıştı. YAŞAR KEMAL'İN HAYATININ AŞKI TİLDA KEMAL KİMDİR? Yaşar Kemal'in eşi Tilda Kemal'in ölümü sonrası Tilda ile Yaşar Kemal'in hikayesi yazar Cengiz Çandar şu satırlarla anlatmıştı Onun için miydi, yoksa avlunun köşesinde süzgün bir fidan gibi bir kenara ilişmiş duran, Türk dilinin koca çınarı, dev cüsseli eşi için mi? "Dünyaya geldiğinde adını Mathilda koymuşlardı. Osmanlı Bankası'nın Genel Müdürü'nün kızı. Padişah Abdülhamit'in baştabibi Jak Mandil Paşa'nın torunu. Paşa torunu Mathilda. Onu tanıyan herkesin, hangi yaştan olurlarsa olsunlar, tek sözcükle seslendikleri andıkları göze batmayan, alçakgönüllü, zeka kumkuması, zarif kadın Tilda. Dünyaya Yahudi olarak doğmuştu, Abdülhamit'in baştabibi Jak Mandil Paşa'nın torunu. Ve, Abdülhamit'in babası Sultan Abdülmecit'in yaptırdığı Teşvikiye Camii'nden fatihalarla uğurlanarak, bir Müslüman mezarlığında son yolculuğuna çıktı. 19. yüzyıl camiinde, 21. yüzyıl başlarında bir hazin ve bir o kadar anlamlı tören. Tabut, cenaze arabasına doğru omuzlarda yol alırken, neydi acaba o? "Son Osmanlı"yı mı uğurluyorduk; yoksa toplumumuzun harikulade dokusunun, derinliğinin bugünlere ve yarınlara izdüşümünü mü izliyorduk? Doktoru cüzdanında "Kelime-i Şahadet" bulmuş vasiyet niyetine. Varoluşunda karınca emeği bulunan dev eşi ile, sonsuz yolculuğun mekanında da ayrı düşmek istememiş. Mathilda doğdu, Tilda Kemal olarak Teşvikiye Camii'nden kalkıp, Müslüman mezarlığında uykuya girdi. TİLDA YAŞAR KEMAL İLE NASIL TANIŞTI? Jak Mandil Paşa'nın torunu, Osmanlı Bankası Genel Müdürü'nün kızı olarak büyümüştü. Bir gün yolu, Van'ın Erciş'indeki köklerinden fışkırıp, Toroslar'ın eteğinde Kadirli'de kök salan, Çukurova'nın bereketli toprağında yeşeren Yaşar Kemal'le kesişti. Yaşar Kemal, atalarının gözünü kamaştıran Süphan Dağı kadar heybetli, kendi gözlerinin eğitildiği Toroslar kadar vakurdu. Küçücük bir çocukken, kan davası sonucu, babasını bir Cuma namazında gözü önünde vurdular. Anadilini tam bilmeden, öğrenemeden dili tutuldu. Okuyamadı. Çukurova'nın kahrını yaşadı. Dili çözüldüğü vakit, Türk dilinin en yaman ustası oldu. Destanlar coğrafyasının çağdaş trubaduru, Türkiye insanının erişilmez dili o. Bir asırlık çınar gibi gövdesiyle, "İnce Memed"in kendisi. Türkçeyle çıktığı dünya kulvarlarında bu halkın, bu ülkenin yüzakı. İnsanlığın büyük kültür ustaları ailesinin Türkiyeli yüce ferdi. Yaşar Kemal, Türk dili ile, "Rabindranath Tagore'un kandili" ise, Tilda, o kandili tutan el idi. Yaşar Kemal adını bilen ve sayan herkesin, Tilda'ya, dolayısıyla, teşekkür borcu vardı. YAŞAR KEMAL'İN ESERLERİNİ YABANCI DİLE ÇEVİREN KİŞİ ... Tilda, Türkçe, İngilizce, Fransızca ve İspanyolca'nın tümüne herbirinin anadili olanlar kadar hükmediyordu. Yaşar Kemal'in, dile kolay, 17 eserinin yabancı dillere çevirisi onun elinden çıktı. Dünya, Türkiye'nin usta dil kuyumcusunun, bu halkın asırlardan gelen gür bilgelik ırmağının uğultusunu Tilda sayesinde öğrendi. Yaşar Kemal, bu efsunlu efsaneler toprağının içinden akan pınar idiyse de, Tilda ile çağladı. Efsanenin somutu olur mu? Somut olursa, efsane olur mu? Tek bir istisnasıyla olabilir ve oldu. Yaşar Kemal ile Tilda. Yaşar Kemal'in insanlığın dağarcığına kazandırdığı nice efsanenin, yazılmamış; yaşanmış haliydiler. KÜRT YAŞAR KEMAL İLE YAHUDİ TİLDA Ne eşsiz bir buluşma. Kürt Yaşar ile Yahudi Tilda. Aşiret çocuğu ile paşa torunu. Cami avlusundaki ayrılık töreni, paradoksal biçimde, bu şahane buluşmanın canlı anlatımıydı bir bakıma. 19. yüzyıl ile 21. yüzyılın buluşması. Sanki, Yaşar Kemal'in geçmişten alıp, geleceğe bırakmak istediği en unutulmaz destanın canlı gösterisi. YAŞAR KEMAL EŞİ TİLDA KEMAL'E BÖYLE VEDA ETMİŞTİ Yaşar Kemal, akciğer rahatsızlığı nedeniyle hayat arkadaşı Thilda’yı Tilda şu sözlerle uğurlamıştı "Thildacığım, sevgilim. Sana teşekkür ederim. Yaşadığımız bu güzel hayat için sana teşekkür ederim sevgilim. Korkma, sakın korkma. Biz namuslu bir hayat sürdük." YAŞAR KEMAL EŞİ TİLDA'NIN ACISINA DAYANAMAYIP EVLENDİ Yaşar Kemal hayatı nın aştı Tilda Kemal'in ölümünün ardından önce evini taşımış ardından da şuanki eşi Ayşe Semiha Baban ile hayatını birleştirmişti. Yaşar Kemal'in evliliğine gerekçe olarak ise 'yalnızlığa dayanamadığı' gösterilmişti. YAŞAR KEMAL'İN EŞİ AYŞE SEMİHA BABAN KİMDİR? Yaşar Kemal’in yeni hayat arkadaşı 1946 doğumlu Baban, eski Kültür bakanlarından Cihat Baban’ın yeğeni. 1970’te Beyrut Amerikan Üniversitesi’ni bitiren Baban, Boğaziçi Üniversitesi İdari Bilimler ve Pazarlama Bölümü’nü tamamladı. Ardından Harvard Üniversitesi’nde eğitim gördü. İyi derece İngilizce ve Fransızca bilen Baban, iş hayatına Boğaziçi Üniversitesi Ön Lisans Öğrenci İşleri Bölümü’nde başladı. Ardından, Sürekli Eğitim Merkezi Kurucu Müdürlüğü, İstanbul Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Dokümantösyon Merkezi Müdürlüğü, Yabancı Sermaye Derneği Genel Sekreterliği, Sandoz AŞ’de Dış İlişkiler ve İnsan Kaynakları Müdürlüğü, Novartis İletişim Koordinatörlüğü, OPEL’de Dış İlişkiler Koordinatörlüğü görevlerinde bulundu. Baban’ın sayısız dernek ve vakıfta da üyeliği var. Bunların arasında Halkla İlişkiler Derneği, Tarih Vakfı, Avrupa Danışma Kurulu, TESEV geliyor. Haberler > 92. Yaş Gününde Edebiyatın Koca Çınarı Yaşar Kemal Hakkında Bilmediğiniz 11 Şey - 2236 - 1146 Edebiyatımızda adı hep Çukurova ve halk efsaneleri ile anılan Yaşar Kemal hakkında, kendisini okumuş olsun ya da olmasın herkesin bilmediğini düşündüğümüz bilgiler var. Yaşadığı süre boyunca Türk edebiyatında yeri doldurulamayacak eserler vermesinin yanı sıra tüm dünyanın Marquez’den sonra ölümüne en çok üzüldüğü yazar olduğu su götürmez bir gerçektir. 1. Yaşar Kemal’in asıl adı Sadık Kemal Göğçeli’dir. 2. Meşhur dil sevdalı Kaşgarlı Mahmut gibi Yaşar Kemal de yaşadığı yörede adım adım dolaşmış ve folklor halk bilim derlemeleri yapmıştır. 3. Nobel almamışsa bile adı hep almadığı Nobel’e layık görülmüş, yurt içi ve dışında otuz beş edebiyat ödülü almıştır Mesela 1977’de Fransa Eleştirmenler Sendikası En İyi Yabancı Roman ödülü, 1984’te Fransız Legion d’Honneur ödülü Commandeur payesi, 1996’da VIII. Katalonya Uluslararası ya da 1997’de Kenne Vakfı Düşünce ve Söz ÖZgürlüğü Ödülü İsveç bunların yalnızca birkaç tanesi. 4. Uluslararası arenada yayımlanan ilk eseri “Bebek” öyküsüdür. 5. Geçmişte, yazarlığı dışında birkaç ilginç meslek icra etmiştir Kuzucuoğlu Pamuk Üretme Çiftliğinde ırgat katipliği, Adana Halkevi Ramazanoğlu Kitaplığında memurluk, vekil öğretmenlik, traktör sürücülüğü bunlardan yalnızca birkaçı. 6. 1943’te Ülkü dergisinde “ümit” kelimesini ilk defa Çukurova’da doğduğu gibi kullanmış, ve Türkçeye kazandırmıştır. 7. İlk eşi Tilda’ya da çok aşıktı ve Tilda ölene dek 50 yıl evli kalmışlardı. 8. 2002’de ikinci kez evlendi. Kendisi hatrı sayılır bir eğitim görmemesine rağmen, evlendiği Ayşe Semiha Baban Harvard Üniversitesi mezunudur. 9. Dünya edebiyatının en efsanevi romanlarından olan İnce Memed’i Rusçaya ilk çeviren büyük Türk ozanı Mavi Gözlü Dev Nazım Hikmet’tir. 10. İnce Memed’in 4 cilt basıldığı yıllarda I ve II. ciltleri Türk edebiyatının en çok satan romanı olurken III ve IV. ciltler ise en az satan romanıydı. Yani bir nesil İnce Memed’i yarım okumuş oluyordu. 11. Ünlü dil bilimci Ali Püsküllüoğlu’nun yalnızca Yaşar Kemal eserlerini anlayabilelim diye yazdığı bir “ Yaşar Kemal Sözlüğü” vardır. Yaşar Kemal okuyanlar bilirler ki onun Dede Korkut’a dek uzanan sözcüklerini anlamak hayli güçtür. 6 Ekim 1923 Hemite, Osmaniye doğumludur. Tam adı Kemal Sadık Gökçeli'dir. Kürt kökenli Türk romancı, senaryo ve öykü yazarı. İlk öykü kitabı Sarı Sıcak'ta da yer alan Bebek öyküsü ile ilk romanı İnce Memed, Cumhuriyet'te tefrika edildi. İnce Memed, yaklaşık kırk dile çevrilerek yayımlandı. Kitaplarının yurt dışındaki baskısı yüz kırktan Kemal pek çok yapıtında Anadolu'nun efsane ve masallarından yararlanmıştır. PEN Yazarlar Derneği üyesiydi. Nobel Edebiyat Ödülü'ne aday gösterilen ilk Türk yılları arasında Thilda Serrero ile evli kalmış, 2002 yılında Ayşe Semiha Baban ile 2. evliliğini yapmıştır. 28 Şubat 2015 tarihinde organ yetmezliği sebebiyle yoğun bakımda olduğu hastanede vefat etmiştir. Cenazesi 2 Mart 2015 tarihinde düzenlenen törenin ardından Zincirlikuyu Mezarlığına defnedilmiştir. Yaşar Kemal, Nigâr Hanım ile çiftçi Sadık Efendi'nin oğlu olarak aslen Van-Erciş yolu üzerinde ve Van Gölü'ne yakın Muradiye ilçesine bağlı Ernis bugün Ünseli köyünden olan bir ailenin çocuğu olarak Adana'nın Osmaniye ilçesinin Hemite o zamanki adı Gökçeli ya da Göğceli; bugünkü adı Gökçedam köyünde doğdu. Yazarın doğum tarihi hakkında çeşitli kaynaklarda farklı bilgiler mevcuttur. Behçet Necatigil tarafından yazılan Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü'nde 1922;Tuba Tarcar Çandar tarafından hazırlanan Yaşar Kemal Fotobiyografi'sinde Ocak 1923 olarak belirtilmiştir. Doğum tarihinin nüfus cüzdanında 1926 yazdığını söyleyen Yaşar Kemal, nüfus cüzdanını ilkokulu bitirdikten sonra aldığını, kendi hesaplarına göre doğum tarihinin 1923 olduğunu ifade etmiştir. Bu tarihin de hatalı olabileceğini belirten yazar, köylülerin yayladan döndüklerinde doğduğunu, bunun da ekim ayına denk geldiğini söylemiştir. Kendi anlatımına göre bir Türkmen köyünde tek Kürt ailenin çocuğu olarak doğup büyüyen Yaşar Kemal, evde Kürtçe, köyde ise Türkçe konuşurdu. Luvan aşiretinden olan babası, Birinci Dünya Savaşı çıkınca ailesiyle birlikte ikâmet ettikleri köyden ayrılıp göç etmeye başlamışlardır. Van'dan Diyarbakır'a, buradan da Çukurova'ya bir buçuk yıl süren göç sonucu gelmişlerdir. O zamanlar Kadirli'ye bağlı olan altmış hanelik Türkmenlerin yaşadığı Hemite köyüne yerleşmişlerdir. "Babam, anam Doğu Anadoludan, 1915'te Rus ordusu Van'ı işgal edince, oradan bir buçuk yılda Çukurova'ya gelerek bu köye yerleşmişler. Köyde bizimkilerden başka Kürtçe konuşan hiç kimse yoktu. Ben kendimi bildiğimde Kürtçe sadece bizim evin içinde konuşuluyordu. Ben doğduğumda babam çok yaşlı, belki elli yaşın üstündeydi, anam da çok gençti. On yedi yaşında. Evde babamın bir kardeşi, onun karısı, bir de akrabaları bir genç kız vardı. Amcamın karısının bir elini Van'da bir top gülle parçası almış götürmüştü. Aile bir bey ailesiydi. Ailenin mensup olduğu Luvan aşiretinin son beyi Gulihan Bey babamın amcasıydı." Üç buçuk yaşlarında iken bir kurban kesimi sırasında halasının kocasının elindeki bıçağın kayarak gözüne saplanması sonucu sağ gözü kör oldu. Dört buçuk yaşındayken, babası camide namaz kıldığı sırada Van'dan göç ederken ölümden kurtarıp besleyip büyüttüğü Yusuf adındaki oğulluğu tarafından öldürüldü. Bu olaydan sonra on iki yaşına kadar kekemeliğe tutuldu. "Ben babamın camide, o, namaz kılarken yanındaydım, hançerlendiği akşamdan sonra, sabaha kadar yüreğim yanıyor, diye ağladım. Ardından da kekeme oldum ve on iki yaşıma kadar zor konuştum. Yalnız türkü söylerken kekemeliğim geçiyordu. Hiç kekelemiyordum. Kitap okurken de, okur yazar olduktan sonra, hiç kekelemedim. On iki yaşımdan sonra kekemeliğim geçti." Babasının öldürülmesinden sonra annesi Nigâr Hanım, yazarın amcası Tahir Efendi ile evlendi. Babası varlıklı biriyken ölümü sonrası ailesinin maddi durumu değişmiş ve köyün en fakir ailelerinden olmuşlardır. Sekiz yaşındayken köye gelen çerçinin köy kadınlarının borcunu bir deftere yazdığını gördü ve yazılanın yazı olduğunu öğrendi. Dokuz yaşındayken Adana'nın Burhanlı köyündeki ilkokula giderek üç ayda okuma ve yazmayı öğredndi. Ortaokul ikinci sınıftayken sınavla Türk Maarif Cemiyeti'nde yatılı olarak okumaya başladı fakat üç ayı bulan devamsızlığından ötürü yatılı okuma hakkıı kaybetti. Son sınıftayken okuldan tasdikname ile ayrılarak çeşitli işlerde çalıştı. Kuzucuoğlu Pamuk Üretme Çiftliği'nde ırgat kâtipliği 1941, Adana Halkevi Ramazanoğlu kitaplığında memurluk 1942, Zirai Mücadele'de ırgatbaşlığı, daha sonra Kadirli'nin Bahçe köyünde öğretmen vekilliği 1941-42, pamuk tarlalarında, batozlarda ırgatlık, traktör sürücülüğü, çeltik tarlalarında kontrolörlük yaptı. Yaşar Kemal, Türkiye'den aldığı birçok ödülün yanı sıra Uluslararası Cino del Duca ödülü, Légion d'Honneur nişanı, Commandeur payesi, Fransız Kültür Bakanlığı Commandeur des Arts et des Lettres nişanı, Premi Internacional Catalunya, Fransa Cumhuriyeti tarafından Légion d'Honneur Grand Officier rütbesi, Alman Kitapçılar Birliği Frankfurt Kitap Fuarı Barış Ödülü'nün de bulunduğu yirmiyi aşkın ödül, ikisi yurt dışında beşi Türkiye'de olmak üzere, yedi fahri doktorluk payesi almıştır. 1973'te Nobel Edebiyat Ödülü'ne aday gösterildi. Nobel'e aday gösterilen ilk Türk olan Kemal, verdiği bir röportajda "Ölene kadar da aday olacağım." dedi. EDEBİ KİŞİLİĞİ Eğitimini düzenli bir biçimde tamamlama imkânı bulamayan Yaşar Kemal, hayat okulunda kendi kendini yetiştirmiş biridir. Daha çok küçük yaşta doğaya, insanlara ve topluma karşı ruhunda uyanan ilgi, eserlerinin temelini oluşturur. İçinde yetiştiği Çukurova'da saf, el değmemiş doğayı, karıncadan kartala kadar tüm canlıları gözlemlemiş ve incelemiştir. Yazar doğayla, bitkiler ve hayvanlarla iç içe yetişmiştir. Eserlerindeki bitki adlarının tercüme edilen dilde bulunamıyor olması, eserlerini yabancı dillere çevirenlerin en çok yakındıkları konuların başında gelmektedir. Halk kültürü açısından çok zengin bir bölge olan Çukurova'da büyüyen sanatçı için, folklor vazgeçilmezdir. Folkloru kendisinin köken kültürü saymaktadır. Sadece Çukurova'yı değil, Anadolu'nun birçok bölgesini de sonradan değişik vesilelerle dolaşan Yaşar Kemal'in en büyük merakı yine buraların folkloru olmuştur. Halkın içinde yer alıyor, onları çok iyi tanıyor olması, sanatını en iyi şekillendiren unsurların başında gelir. 1942-1944 yıllan arasında Ramazanoğlu Kütüphanesinde çalışırken okuduğu yüzlerce klasik eser sanatını oluşturan diğer bir unsurdur. Seçilmiş eserleri okumasında Arif, Abidin ve Güzin Dino'ların yardımları olur. Hatta Güzin Dino, yazara okuması gereken kitapları gösteren ve Fransız klasiklerinden oluşan bir liste verir. Üzerinde derin etkiler bırakmış biri de, gözleri görmeyen ve hayatı halk arasında efsaneleşmiş bir dengbej olan Abdale Zeynikî'dir. Adana'da 1940'lı yıllardaki mevcut kültür çevreleri ve aydınları da sanatının oluşmasında önemli unsurlardandır. Röportajları Yanan Ormanlarda Elli Gün Çukurova Yana Yana Peri Bacaları Bunların hepsini Bu Diyar Baştan Başa Allahın Askerleri Röportaj Yazarlığında Çocuklar İnsandır Hikâyeleri Pis Hikaye Bebek, Dükkancı Memet ile Memet Sarı Sıcak Romanları İnce Memed Teneke Höyükteki Nar Ağacı Ortadirek/Dağın Öte Yüzü 1 Yer Demir Gök Bakır/Dağın Öte Yüzü 2 Ölmez Otu/Dağm öte Yüzü 3 Demirciler Çarşısı Cinayeti Yusufçuk Yusuf Yılanı Öldürseler Al Gözüm Seyreyle Salih Kuşlar da Gitti Deniz Küstü Yağmurcuk Kuşu Kale Kapısı Kanın Sesi Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana Karıncanın Su İçtiği 2002 Çıplak Deniz Çıplak Ada / Bir Ada Hikayesi Tek Kanatlı Bir Kuş Deneme Ağıtlar Taş Çatlasa Baldaki Tuz Gökyüzü Mavi Kaldı Ağacın Çürüğü Sarı Defterdekiler Ustadır Arı Zulmün Artsın Çeviri Ayışığı Kuyumcuları

yasar kemal in cukurovali kahramani